Bugün ciddi bir konudan bahsedelim…

Biz gazetecilerin yapmış olduğu bazı haberler; genellikle haberde bahsedilen kişinin yakınları tarafından “ama özel hayata giriyorsunuz” şeklinde eleştiriliyor.

Bana göre haksız bir eleştiri...

Çünkü nelerin özel hayat kapsamına gireceği, nelerin girmeyeceği uluslararası gazetecilik uygulamaları açısından bellidir.

Şimdi size gazetecilikte “özel hayat” kavramını ne olduğunu yıllar önce yaşadığım bir örnekle anlatmak istiyorum.

Yıl 1990

Henüz 1 yıllık gazeteciyim…

Daha doğrusu çömez muhabirim…

Ancak üzerimde çok büyük bir sorumluluk var…

O yıl hem Büyükçekmece, Çatalca ve Silivri’ye günlük olarak yayın yapan Hürbakış Gazetesi’nin hem de ulusal yayın yapan ve dönemin en tanınan gazetelerinden Günaydın’ın Silivri muhabiriyim.

O yıllarda Klassis Otel’de düzenlenen yılbaşı balolarına Türkiye’nin en ünlü isimleri katılıyor.

Ulusal basın da yılbaşı gecesi için Klassis’te kamp kuruyordu…

1990 yılında henüz özel TV’ler tam olarak faaliyete geçmediği için Hürriyet, Sabah, Milliyet, Günaydın vs gibi gazetelerin popüler olduğu günlerdi. Hepsi de Klassis’teki yılbaşı balosuna muhabir gönderirdi. Sadece Günaydın Gazetesi bana jest olarak profesyonel muhabir göndermez ve Silivri Klassis Otel’deki balonun takibini bana bırakırdı. Gece yarısına kadar baloyu takip eder, saat 03:00 gibi eve gelir ve biraz uyuduktan sonra saat 07:00’de kalkarak Silivri Birlik otobüsleriyle İstanbul’a gidip Cağaloğlu’ndaki Günaydın Gazetesi’ne çektiğim fotoğrafları (diaları) götürürdüm.

1990 yılının yılbaşı gecesi diğer gazetecilerle birlikte balo salonundan ve protokol masasından fotoğraflar aldıktan sonra herkesle birlikte basın masasında bize ikram edilen yemekleri yemeye başladım.

Protokol masasında dönemin ANAP’lı Devlet Bakanı İbrahim Özdemir ve eşi, İstanbul Valisi Cahit Bayar ve eşi, bazı işadamları ve eşleri ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen vardı.

Sözen’in yanında kendi yaşlarına yakın sarışın bir kadın oturuyordu. Ancak kim olduğunu sormayı akıl edemedim. Zaten o günlerde Sözen’in evli olup olmadığını bile bilmiyordum.

Ertesi gün sabah erkenden kalkarak çektiğim fotoğrafları gazeteye götürdüğümde (o zamanlar film olarak dia kullanılıyordu) dialarımın başında bir kalabalık oluştu. Dönemim Günaydın Gazetesi yöneticileri geldi. Hatta benim dialar Genel Yayın Yönetmeni Seçkin Türesay’ın odasına gitti ve geldi.

Ne olduğu anlamamıştım…

Daha sonra beni yanlarına çağırarak durumu anlattılar:

Nurettin Sözen; İBB Başkanı seçildikten sonra gazetelerin yöneticilerinden aynen şu ricada bulunmuş;

“...Arkadaşlar, benim eşim birkaç yıl önce vefat etti. Şu anda hayatımda bir hanım arkadaşım var. Ve özel hayatımla gazetelere haber olmak istemiyorum. Sizlerden de buna anlayış göstermenizi rica ediyorum...

Gazete yöneticileri de Sözen’in bu ricasını anlayışla karşılamışlardı…

Ancak…

(İşte burası çok önemli)

Nurettin Sözen, o akşam hayatındaki hanım arkadaşını; kamuya açık bir davette, Devlet Bakanı ve eşi, İstanbul Valisi ve eşi ile birlikte protokol masasında yanına oturtunca bu kural bozulmuş ve özel hayatını kamu önüne taşıdığı için bu fotoğraf da yayınlanacak hale gelmişti.

İşte ben o akşam farkında olmadan bu fotoğrafı çekmiştim…

Ve tabi ki o fotoğraf benim imzamla ertesi günkü Günaydın Gazetesi’nde yayınlandı…