Bazı şarkıların, toplum nezdinde tetikleyici, coşturucu etkisi vardır…

Milli duyguları harekete geçiren marşlar buna örnektir…

Yine askeri marşlar buna örnektir…

Statlarda, tribünleri coşturan şarkılar buna örnektir…

Ya da şöyle tarif edeyim; sinemaya gittiğinizde, filmin kahramanları kötü durumdan kurtularak selamete çıkmaya yakınken hareketli bir şarkı çalar ve hepimizin içini kıpır kıpır eder, salonda bulunan herkesi coşturur ya…

Sezen Aksu’nun 2017 yılında oluşturduğu “Şahane Bir Şey Yaşamak” adlı şarkının bu derece bir psikolojik taarruzla bastırılmaya çalışılmasının arkasındaki gerçek gerekçeyi merak ediyorum.

Ben “Hz. Adem ile Hz. Havva”nın bahane edildiğini düşünüyorum…

Peki bu gerçek gerekçe ne olabilir?

Şarkıyı hiç dinmediniz mi?

Şarkıyı lütfen bir kez daha dinleyin…

Özellikle de nakarat kısmını…

Müzik gerçekten de çok etkileyici, tetikleyici ve harekete geçirici…

Şimdi şöyle bir tez ortaya atalım:

Şarkının nakaratındaki;

Acısıyla, tatlısıyla ne şahane birşey yaşamak...

Dibe vurmak, dimdik durmak...

Bin bahane bin oyun kurmak...

Şeklindeki sözleri, “dibe vurmak”ı AK Parti iktidarında geçen sürecin sonu, “dimdik durmak”ı Millet İttifakı muhalefet hareketi, geri kalan sözlerin de bir şekilde bu fikre uyumlu olarak değiştirildiğini düşünün.

O etkileyici müziğiyle miting meydanlarında, salon toplantılarında, sokaklarda, radyolarda, televizyonlarda bangır bangır çalınmaya başladığını düşünün..

(RTÜK’ün şarkının çalınmaması için radyo ve TV’lere yazı göndermesini şimdi daha iyi anlayabiliyorum.)

Evet, AK Parti’nin sosyolog ve stratrejistlerinin özellikle bir bahane bulunarak bu şarkının yasaklanmasını istediğini düşünüyorum…

Bu şarkının, toplumsal bir harekete, bir coşkuya dönüşebilme ve muhalif hareketin sembol şarkısı olarak seçimlerde kullanılabilme potansiyeli çok yüksek…

Şimdi lütfen şarkıyı bir kere daha dinleyin...

Korkuyorlar…

Şarkıdan korkuyorlar…

Şarkının sosyolojik etkisinden korkuyorlar…