Sevgili Silivrililer,
Silivri CHP’de büyük sancılar var.
Partililer gidişattan hiç memnun değil.
Parti binasına giden eski ve emektar CHP’liler bir karış suratla karşılanıyor.
İlçe Başkanı Suna Göçengil’in odasına kazayla bir partili girdiği zaman öncenden tembihli olan ve sabah 8 akşam 5 sistemiyle partide mesai yapan belirli yöneticiler hemen koşa koşa odaya girerek misafir partilinin karşısına oturuyor.
Önceden planlanmış bir sistem bu....
Amaç odayı kalabalıklaştırmak ve partilinin utanıp sıkılarak derdini veya sorununu anlatmasını engellemek.
Çünkü bu yönetimi oluşturan insanlar; nerede büfe alsam ve çocuğumu nereye işe soktursam gibi kendi işlerinin haricinde kimsenin derdiyle sorunuyla uğraşmak istemiyor.
Partililere, “seçim zamanı gelin çalışın, oy kullanıp bizi seçin, ondan sonra da gidin ve bir dahaki seçime kadar gözümüze gözükmeyin” diye bakılıyor.
İnsanlar kullanıp atılacak bir piyon olarak görülüyor...
Silivri’de CHP’nin uzun vadeli çıkarları değil, Özcan Işıklar’ın şahsi siyasi çıkarları dikkate alınarak politikalar belirleniyor.
Partide çok kuvvetli derecede insan ayırımı var.
Aynı şey Özcan Işıklar yönetimindeki Silivri Belediyesi’nde de geçerli.
Partide üç sekreter ve bir şoför çalışıyor.
Bundan iki ay önceye kadar bu kadroya ek olarak mutfak görevlisi bir kadın da vardı. Ancak kadıncağızı hem sigortasız çalıştırdılar hem de asgari ücretin çok altında maaş ödedikleri için işinden ayrılmayı tercih etti.
Şu anda halen iki sekreter sigortasız olarak çalıştırılıyor.
Hele içlerinde parti emektarı olan bir tanesi var ki 6 yıldır sigortasız olarak çalıştırılıyor.
Ve buna rağmen yaklaşık 8 ay önce işe giren üçüncü sekreterin hemen sigortası yapıldı.
Sergilenen ayırımı, haksızlığı ve insan ezme politikasını görüyor musunuz?
Elbette bunda sigortası yapılan üçüncü sekreter kızın hiçbir suçu ve günahı yok. Burada bir yanlış varsa bu en başta ilçe başkanına ve yönetimdeki karar verici (!) insanlara aittir.
Sevgili Silivrililer,
Şimdi soruyorum; attıkları her adımda insan ayrımı ve haksızlık fışkıran bu insanların seçim meydanlarında ellerine mikrofonu aldıkları zaman; eşitlikten, adaletten, insan haklarından, çalışma hürriyetinden bahsetmelerini inandırıcı buluyor musunuz?
Peki İlçe Başkanı Suna Göçengil’e ne demeli?
Ortaokul yıllarından beri tanıdığım Göçengil’in ben bu derecede siyasi kukla olabileceğine inanamazdım.
Özcan Işıklar’ın elinde bir uzaktan kumanda;
Otur Suna
Emredersin Başkanım...
Kalk Suna
Emredersin Başkanım...
Kolunu kaldır Suna
Emredersin Başkanım...
Kafanı döndür Suna
Emredersin Başkanım...
Muharrem İnce'yi destekle Suna
Emredersin Başkanım...
O kadar yani...
Anlayamadığım ne biliyor musunuz?
Göçengil’in paraya, pula, gizli kapaklı verilecek olan maaşa falan da ihtiyacı yok.
Aldığını da zannetmiyorum.
İşadamı olan eşi de öyle belediyeden menfaat sağlayacak bir insana benzemiyor.
Peki o zaman kendisini niçin “siyasi kukla” haline getirerek bu kadar yıpratıyor?
Yarın öbür gün de hep bu şekilde anılacak...
Alt tarafı bir ilçe başkanlığı koltuğu uğruna değer mi?
Demek ki değiyormuş...
Pes yani...
Vallahi de pes, billahi de pes...