Türkiye olarak çok büyük bir felaket yaşadık. Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere 10 ilimizi vuran deprem sonrasında 40 binin üzerinde ölü ve yüz bin civarında yaralımız var. Depremin duyulmasından sonra bölgeye ilk yardıma koşanlardan biri de Silivri Belediyesi Arama ve Kurtarma ekibi (SAK) oldu. Silivri Kaymakamı Tolga Toğan ve Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, SAK binasında günlerce bölgeye yapılan yardımları koordine etti. Volkan Yılmaz, geçtiğimiz hafta Hatay'a giderek yaşanan felaketi gözleriyle gördü.
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, Hatay dönüşü; bölgede gördüklerini ve beklenen İstanbul depremi açısından Silivri için yapılacakları supersilivri.com Genel Yayın Yönetmeni Cem Güner'e anlattı.
CEM GÜNER: Türkiye olarak ne yazık ki çok büyük bir felaket yaşadık. Bu deprem felaketinin Silivri’ye olan etkilerini değerlendirebilir miyiz?
VOLKAN YILMAZ: Sizin de ifade ettiğiniz gibi asrın felaketi diye nitelendirilen bir felaketle karşı karşıyayız. Bunun için Silivri’ye etkilerine geçmende önce bu depremin büyüklüğünün, çapının ve ülkemize etkilerinin ne denli büyük olduğunun anlaşılması açısından bazı saptamalarımı paylaşmak istiyorum. Kahramanmaraş Pazarcık merkezli, arkasından da Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 olmak üzere iki tane büyük yıkıcı depremle karşı karşıyayız. Türkiye’nin 10 ilinin etkilendiği ve 108 bin 812 kilometrekarenin etkilendiği bir depremden söz ediyoruz. Bu 108 bin 812 kilometrekare; Bulgaristan’ın, Güney Kore’nin, Azerbaycan’ın, Avusturya’nın, Gürcistan’ın, Danimarka’nın, İsviçre’nin, Hollanda’nın yüzölçümlerinden büyük… Bakın Hollanda’nın yüzölçümü 33 bin 893 kilometrekare… Yani neredeyse Hollanda’nın 3 katı büyüklüğünden daha fazla bir alanda bu depremi hissetmişiz. Ve Türkiyemiz’de 83 milyon vatandaşımızın yaşadığı düşünülürse bunun 13,5 milyonunun etkilendiği bir yerleşim bölgesinden söz ediyoruz. Mesela İsveç’in nüfusu 10 milyon, Çek Cumhuriyeti’nin 10,5, Portekiz’in 10 milyon, Ürdün’ün 10 milyon, Yunanistan’ın 10 milyon, Azerbaycan’ın 10 milyon… Bu ülkelerde yaşayan insan sayısından 3,5 milyon daha fazla insanımızın, vatandaşımızın etkilendiği bir deprem… Depremin etki alanına da baktığınız aman esasında sınır ötesine de taşıyor. 1 milyon 200 bin kilometrekarelik alanda bu deprem etki göstermiş…
Şimdi bu deprem niye bu kadar yıkıcı oldu, niçin bu kadar bina yıkıldı, yalnızca binalar mı suçluydu, bütün hasar 1999 yılı öncesinde yapılan binalardan mı kaynaklandı diye düşündüğümüzde şu sonuçla karşılaşıyoruz; yerküre üzerinde büyük depremler var; örneğin Alaska depremi olmuş 1964’te olmuş, 1952’de Rusya’nın Kamçatka’sında bir deprem olmuş, 2011 Japonya Tohoku’da bir deprem olmuş… Bu depremlere baktığımız zaman yerküreye en yakın olan 20-21 kilometre, daha sonra 35 kilometre gibi devam ediyor… Ama Maraş’ta yaşanan deprem sadece ve sadece yerin 7 kilometre altında olmuşmuş… Dolayısıyla bu depremin büyüklüğünü ve yıkım gücünü de arttırmış…
Bir de kırılan fay hattının uzunluğuna baktığımız zaman yerküre üzerinde bugüne kadar yaşanmış en uzun fay kırığı… 500 kilometreye yakın bir fay kırılmış… Boşuna asrın felaketi denilmiyor… 1857 yılında Kaliforniya’da yaşanan ve çok büyük olarak kabul edilen depremde 360 kilometre, Çin’de 300 kilometre, yine 1906’daki Kaliforniya ve Sun Francisco depremlerinde kırılan 400 kilometreyi var sayarsak; Türkiye’deki depremin yeryüzünde yaşanan ve en uzun fay hattının kırılmasına yol açan bir deprem olarak tarihteki yerini almış gözüküyor…
Bu depremde ortaya çıkan enerji büyüklüğüne baktığımızda tam 132 adet atom bombasının etki alanına denk gelecek 7,7 büyüklüğünde bir enerji ortaya çıkmış. Yine yeryüzünü sarsan büyük felaketlerle ortaya çıkan enerji yoğunluğuna baktığımızda, örneğin; Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla 15 trilyon j/m3 bir enerji yoğunluğu ortaya çıkarken, bunun tam iki katı bir enerji yoğunluğu 7,7’lik depremde açığa çıkmış.
Bu depremden dolayı zarar gören 10 şehrimizin kaybolan ticaret hacmini de düşündüğünüzde ülke ekonomisinde çok büyük sıkıntılar yarattığı görüyoruz. Türkiye 3 metre Arap Yarımadası’na doğru yer değiştirmiş.
Ben bunları niçin anlattım… Bu felaketin ortasında bile devlet nerede, AFAD nerede, bakan nerede, milletvekili nerede, o nerede, şu nerede, niye yoklar gibi siyasi söylemler içerisinde bulunanlarla karşılaştık. Böylesine büyük yıkımlara neden olan bir depremde nerede olmanız gerektiği, devletin nasıl aksiyon alması gerektiğini ve zorluklarının da ne kadar fazla olduğunu anlamak için söyledim. Dolayısıyla burada o nerede bu nerede derken biz neredeyiz, biz nerede olmalıyız dersek ve birbirimizin açığını kapatırsak, A partili belediye, B partili belediye, C partili belediye de ayırım yapmadan bir yerlere koşarsak o zaman devletin ve kamu kurumlarının da nerede olduğunu sorgulamak yerine oradaki açığı kapatabilmek için aktör oluruz, soluk oluruz, nefes oluruz…
Bakın dünya depremlerinde arama kurtarma ekipleri yok deniyor. Bugüne kadar Endonezya’da 2021 yılındaki büyük depremde arama kurtarma sayısı 14 bin, Pakistan’da Keşmir depremi var 2005’te yaşanmıştı 50 bin kişi çalışmış arama kurtarmada, Japonya’nın Tohoku depreminde 100 bin kişi görev almış… Türkiye’de ise 103 bin 800 kişi… Bugüne kadar gerçekleşen büyük depremlerde arama kurtarma faaliyetlerinde görev alan kişi sayısı açısından en yükseği… Tabi bunun içerisinde Japon arama kurtarma ekipleri de var. Tayvanlı da var, Yunanistan da var, Ankara Büyükşehir Belediyesi de var, Silivri Belediyesi de var, Hakkari de var… Yani şunu söylemeye çalışıyorum; bu kadar büyük bir depremde 103 bin 800 arama kurtarma personelinin görev yaptığı ekiplerin dahi yetersiz kaldığı, kifayetsiz geldiği bir ortamda ne olur kimse siyaset yapmasın. Buradan siyaset yoluyla oy alırım, oy kaybettiririm tartışmasına ne olur kimse girmesin istirham ediyorum…
CEM GÜNER: Kahramanmaraş merkezli depremin meydana gelişinden 2-3 saat sonrasından itibaren Silivri’deki arama ve kurtarma ekibi hızlı bir şekilde bölgeye intikal etti. Depremi ilk öğrendiğiniz andan itibaren Silivri’de yaşananları sizden dinleyebilir miyiz?
VOLKAN YILMAZ: Hatırlarsanız Silivri’de bir kar beklentisi vardı ve kar da hafif bir şekilde yağıyordu. Karla mücadele ekiplerimiz gece sabaha kadar çeşitli bölgelerde çalışma halindeydi. Gece yarısını geçtikten sonra sabaha karşı saat 04:30 sularında telefonum çaldı. Arayan Zabıta Müdürümüz ve aynı zamanda da Arama Kurtarma (SAK) ekibimizin de başı olan Uğur Tozlu’ydu. O saate bir belediye başkanı, zabıta müdürü tarafından aranıyorsa genellikle kötü bir duruma işaret eder. Allah dedim içimden karla mücadele eden ekiplerimizle ilgili bir kaza oldu. İnşallah ölümlü bir kaza, kötü bir şey yoktur diye düşünerek telefonu açtım ve Uğur Bey üzücü deprem haberini verdi. AFAD tarafından arandıklarını ve göreve çağırıldıklarını söyledi. Silivri Belediyesi Arama ve Kurtarma (SAK) Ekibi, Türkiye’de bu sisteme akredite olan ikinci belediye… Dolayısıyla bir felâket anında ilk olarak akla gelen ve göreve çağırılanlardan biri de bizim ekibimiz oluyor. Uğur Bey’e hemen hazırlıklarını yaparak çok hızlı bir şekilde bölgeye intikal edilmesi talimatını verdim. Ben bunları söylerken saat 04:30’du, saat 06:00 sularında Silivri Belediyesi Arama Kurtarma Ekipleri, üç ayrı arama kurtarma aracımız ve 12 profesyonel eğitimli personelimizle birlikte İstanbul Havalimanı’ndaydı… Ve ilk uçağa AFAD’la beraber ilk binen ekip Silivri Belediyesi ekibiydi. Oradan Adıyaman’a geçtiler. Çok büyük zorluklar yaşadılar bölgede. Nakliyeler kargo uçaklarıyla oldu. Hava muhalefeti vardı. Nur Dağı’nda köprüler, viyadükler yıkılmıştı. Tünellerde sıkıntı vardı… Ancak Silivri Belediyesi bünyesinde Arama Kurtarma Merkezi kurulumu ile beraber bu konuda yapmış olduğumuz yatırım ve alınan eğitimlerin böyle günlerde önemi anlaşılıyor. Tabi ne kadar az gerek duyulursa o kadar mutlu oluruz… Ancak gerek duyulduğu zaman da Silivri Belediyesi’nin anında müdahale edebilmesi bizim gurur kaynağımız… Doğal afetler açısından bakarsak, ne kadar doğru bir açıdan plan yaptığımız ve hem afet öncesi hem de afet sonrası yapılması gerekenleri de doğru bir şekilde belirlediğimiz görülüyor. Arama ve kurtarma çalışmaları için yapmış olduğumuz yatırımlar, alınan eğitimler, alınan makine ve teçhizatlar ne kadar doğru kararlar verdiğimizi bir kere daha gösterdi… Burada Silivri Belediyesi Arama ve Kurtarma Ekibi’ndeki bütün mesai arkadaşlarıma Silivri halkı adına bir kere daha teşekkür ediyorum…
CEM GÜNER: An itibarıyla Allah korusun bir felaket durumunda çok tecrübeli bir ekip Silivri’de hazır bekliyor…
VOLKAN YILMAZ: Evet ama yalnızca o değil Silivri Belediyesi, 2021 Afet Eğitim Yılı’nda tüm Türkiye’deki yerel yönetimler arasında en fazla eğitim veren belediyeyiz. Benim mesai arkadaşlarım tarafından (Türkiye çapında) 145 bin kişiye eğitim verildi…
CEM GÜNER: Ve bu tecrübenin üzerine bir de gerçeklik yaşandı…
VOLKAN YILMAZ: Deprem bölgesine arama kurtarma ekiplerimizle birlikte Afet Gönüllüleri sertifikasına sahip vatandaşlarımızı da gönderdik. 100 adet destek gönüllümüz Malatya’da profesyonel ekiplerle birlikte görev yaptı. Adı üzerinde “gönüllü” yani bu gönülden yapılan bir iş… Silivri’de yaşayan vatandaşlarım adına hepsine teşekkür ediyorum… Arama kurtarma ekiplerine gündüz yardım ettiler, su taşıdılar, mal saydılar, gece mutfakta patates soydular, soğan soydular, aşevinde yemek yapılmasına yardımcı oldular… En son Gaziantep’e afet destek gönüllüsü ekip gönderdik, Gaziantep Havalimanı’nda yardımların düzenlenmesi ve dağıtılması konusunda destek olduk.
CEM GÜNER: Yani Silivri’de bir afet durumunda hemen müdahale edebilecek 200 kişi civarında bir hazır kıta var…
VOLKAN YILMAZ: Onu hemen şöyle düzeltelim; Silivri’de bir afet anında gönüllü olarak hizmet edebilecek sayıları yaklaşık 2 bin’e yakın eğitimli ve sertifikalı vatandaşımız var. Bunun haricinde de bilim adamlarımız ve vatandaşlarımızın da görüşünü almak suretiyle Deprem Stratejik Eylem Planı’nı da önümüzdeki günlerde hazırlayacağız…
CEM GÜNER: Aslında az önce kısmen konuştuk ama biraz daha açıklayıcı olması açısından soruyorum; Silivri olarak deprem bölgesine ne gibi katkılarda bulunduk?
VOLKAN YILMAZ: 18 kişilik profesyonel arama kurtarma ekibimiz, 96 kişilik afet destek gönüllümüz, 84 teknik personelimiz, 14 belediye personelimiz ve 356 vatandaş gönüllüsü ile birlikte şu ana kadar 568 Silivrili hemşerimiz ile birlikte deprem bölgesinde bulunduk. Yine 67 binek araç, 16 kamyon ve kamyonet, 19 minibüs, 16 tır kamyonu, 14 kepçe, iki cip karavan ve sekiz adet de ekskavatör olmak üzere 142 hizmet ve iş makinesiyle Silivri olarak bölgede hizmet verdik…
Yine yardım tırları konusunun altını çizmek istiyorum. Silivri Kaymakamlığı, Silivri Belediyesi ve Kızılay’ın işbirliği sonucunda Kaymakam Bey ile birlikte Silivri Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi’ne oturduk ve çok hızlı bir şekilde geçen hafta sonu itibarıyla 162 tır deprem bölgesine yardım gönderdik. Silivri bu konuda İstanbul’daki belediyeler arasında deprem bölgesine en fazla yardım gönderen belediyelerin başında geliyor… Bakın Adıyaman’a 9 tır, Diyarbakır’a 2 tır, Gaziantep’e 6 tır, Malatya’ya 3 tır, Osmaniye’ye 7 tır, Hatay’a ilçeleri ile beraber 72 tır, Kahramanmaraş’a 32 tır ve gönüllü olarak 31 adet de vatandaş tırı olmak üzere diğerleriyle birlikte 162 tır yardım yapmışız. Bunun içerisinde çocuk maması var, çocuk bezi var, hasta yatağı var, konserve var, battaniye var, elektrikli ısıtıcı var, soba var, yani bilumum malzeme var… Bir de biz Silivri Belediyesi olarak vatandaşımızla gurur duyuyoruz. Silivri’de yaşayan iş insanları, STK’lar, spor kulüpleri, esnafımız, vatandaşlarımız yardıma koştu… Biz onlara yetişmekte zorlandık… Silivri’de olduğu gibi tüm Türkiye’de yardım kuyrukları oluştu. 50 km, 100 km Hatay’ın girişinde kuyruklar oluştu.. Ve AFAD’ın depolarına bu malzemelerin inmesinde indirilmesinde çok büyük sıkıntılar oluştu. Kamyonlar tırlar, üçer gün bekleyince tır şoförlerinden isyan edenler oldu. Biz de hızlı bir şekilde direkt olarak şehrin belediye başkanına ve kaymakamına ulaşarak ihtiyaca ve içerisindeki maddelerin muhteviyatına göre karşılaştırarak gereksinim duyulan yerlere yolladık… Depremin birinci günüydü; ekmek ve un ihtiyacı var. Ancak Silivri’deki un fabrikalarından un çıkarsak bölgeye gitmesi iki gün… Biz de Adana, Diyarbakır ve Nevşehir Kozaklı’daki un fabrikalarıyla anlaştık. Buradan parasını yatırarak bir tır unu Elbistan’a yolladık, bir tır unu Pazarcık’a yolladık, bir tır unu Samandağ’a yolladık, Defne’ye yolladık, Arsuz’a yolladık, Göksun’a yolladık… 15 tır un yardımını, parasını buradan göndererek oradaki fabrikalardan temin ettik. Ve hızlı bir şekilde deprem bölgesindeki belediyelerin anlaşmalı fırınlarına ulaştırdık. Bu unlardan sadece tek bir tırdan yaklaşık 300 bin ekmek ekmek yapılarak vatandaşa dağıtıldı. Sayın Kaymakamım’la uyum içerisinde hizmetlerimizi yerine getirdik. İki tane mobil mutfak aracımız vardı Silivri’de ikram aracı olarak kullanıyorduk. İçerisinde çorba, yemek ve pilav yapılabilecek şekilde derhal bu iki aracımızı Kumlu ve Belen ilçelerimize kaymakamlarla görüşerek yolladık ve orada vatandaşımıza sıcak yemek dağıtımı yaptık. AFAD, Kızılay ve belediyeler herkes çadır kentler kuruyor. Biz de Silivri Belediyesi olarak köy tadında olsun diyerek Hatay’ın Kumlu ilçesinde 50 çadır, Belen ilçesinde 50 çadır, Defne ilçesinde de 100 çadırlık köylerimiz kuruldu. İçerisinde 6 kişinin konaklayacağı şekilde izolasyonlu ve Kızılay standartlarında çadırlar var. Bu çadırların altlarına toprakla bağlarını kesmek için ahşap zemin yaptırdık, onun üzerine keçe, 5 veya 6 yatak, her yatağa ikişer takım nevresim, iç çamaşırı, pijama, soba ve odun da bulunuyor. Aynı zamanda revir, sosyal tesis, yemekhanelerin büyük tenceresinden ocağından kaşığına varıncaya kadar, yemekhanenin gıda ve kuru bakliyatı, yine çocuk kütüphanesi, çocuk oyun parkları, seyyar duşlar ve seyyar tuvaletlerle üç adet tam bir yaşam köyü inşa ettik. Kütüphanelerimiz çok ilgi gördü. Ahşaptan üç tane kütüphane yaptırdık. İçerisinin mobilyalarını döşedik. Kitapları, boyama kalemleri ve oyun hamurları alındı. Kumluk Kaymakamımız iki de ücretli öğretmen bulmuş, orada görevlendirmiş ve şu an orada çocuklar hem oyun oynuyorlar, hem ders yapıyorlar ve bir nebze olsun acılarını hafifletiyorlar.
Deprem bölgesine Hatay’a gittiğimde Kumlu, Belen, Defne hepsini ziyaret ettim. Üzerimizde Türk bayraklı arma bulunan yelekler var. Dolayısıyla dışarından bir yetkilinin geldiği anlaşılıyor. Her çocuk bize koşarak sarılıyor. Çocuklar tanımadığı bir insana kolay kolay gidip sarılmaz. Bizi sorunlarını çare olacak, sorunlarını çözecek insanlar olarak anlamlandırıyorlar. Bu nedenle koşarak sarılıyor ve belimize ayaklarımıza dolanıyorlardı. Oradaki çocukların yaşam koşullarını iyileştirmek, bir an önce onları okul ortamına kavuşturmak için, eğitimden geri kalmamaları için de çalışmalar yapılması gerektiğini, rehberlik uzmanları ve pedagoglar eşliğinde yaralarının sarılması için bir şeyler yapılması gerektiğini de ifade ediyorum.
Alibey Kapalı Spor Salonu’ndaki yardım toplama merkezimizi ilçemize misafir olarak gelen depremzede vatandaşlarımız için hazırladık. Burada ciddi bir hizmet veriyoruz. Kaymakamlığımız tarafından gelenlerin gerçekten de depremzede olup olmadıklarını kontrol edildikten sonra kayıtları yapılıyor. Daha sonra yerleştirmeleri yapılarak çorabından, çocuk bezinden, hasta yatağından, koltuk değneğinden, hijyen malzemelerinden gıda ürünlerine kadar tüm ihtiyaçları Silivri Kaymakamlığı ve Silivri Belediyesi tarafından karşılanıyor. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum. Bazıları sosyal medya üzerinden bir paylaşım yapıyor; “Maraş’tan bir aile geldi, bebek bezi lazım, özelden bana yazın”… Silivri’de kaymakamlık ve belediyenin organizasyonunda bütün depremzede kardeşlerimizin bütün ihtiyaçları karşılanıyor. Bazı insanlar sosyal medya üzerinden şov yapmayı bıraksın… Eğer çevrenizde bir depremzede varsa lütfen Alibey Kapalı Spor Salonu’na yönlendirin…
CEM GÜNER: Aslında şimdi “Geçtiğimiz günlerde deprem bölgesine gittiniz. Orada nelerle karşılaştınız” diye soracaktım. Fakat biraz önce kısmen anlattınız. Yine de eklemek istediklerinizi rica edelim…
VOLKAN YILMAZ: Aslında imkânı olan herkesin deprem bölgesini ziyaret ederek oradaki acılara hem ortak olması hem de felâketin büyüklüğünü ve yaşanan dramı da görmesi gerekiyor… Antakya’nın tam merkezinde bir video çektik Habib-i Neccar Camisi’nin biraz ilerisinde. Bu videoyu ne yazık ki Antakya’nın tarihinin yok olduğu o sokakta çektik… Videoda şunu söyledim; “arkamda gördüğünüz enkaza F-16 savaş uçağından atılan bir bomba neden olmadı. Bu yıkımın sebebi hepimizin bildiği, hepimizin idrak ettiği lâkin yüzleşmekten korktuğumuz deprem gerçeği neden oldu” dedim… Yine söylüyorum; bu binaları F-16 savaş uçaklarından atılan bombalar değil; hepimizin bildiği, idrak ettiği, farkında olduğu, lâkin yüzleşmekten korktuğu deprem gerçeği neden oldu. Onun için bu görüntülerin yurdun başka bölgelerinde özellikle İstanbulumuz’da, bizim yaşadığımız Silivri’de çok daha büyük dramların oluşmaması adına artık herkesin; belediye başkanının da, yerel basının da, inşaat mühendisleri odasının da, siyasi partilerin ilçe başkanlarının da, STK’larında, yani Silivri’de yaşayan yediden yetmişe herkesin şapkasını çıkarıp önüne koyması gerekiyor. Artık depremle ilgili bina stokunun yenilenmesi ile ilgili yapılması gerekenleri hiç bir mazerete sığınmadan, hiçbir şeyin arkasına saklanmadan hep beraber el birliğiyle; ne kadarını yaparız, ne kadar zamanda yaparız, ne kadarına ulaşırız diye düşünerek çalışmalara devam edilmesi gerekiyor.
CEM GÜNER: Beklenen İstanbul depremi açısından Silivri’nin risk durumu hakkında neler söyleyebiliriz?
VOLKAN YILMAZ: İstanbul depremi üzerine dünyada bir şehirle ilgili yapılan çalıştay, seminer, doktora, yüksek lisans tezi hepsinde birinci gelen İstanbul… Artık İstanbul’la ilgili çalıştay yapılmasının, bilim adamları tarafından konuşulmasının zamanı geçti… Bundan sonra icraat zamanı, uygulama zamanı… Artık tüm bilim adamlarının uzlaştığı bir konu var; İstanbul’da bir deprem yaşanacak… Bugün mü yaşanır 30 yıl sonra mı yaşanır? Ama yaşanacak… Ve büyüklüğü de yıkıcı bir deprem olacak… Fayının noktalarına kadar biliniyor… Şimdi hal böyleyken biz hala bilim adamlarını çağırıp deprem nerede olacak, kaç şiddetinde olacak, Kumburgaz mı kırılacak, Kartal mı kırılacak, Adalar mı kırılacak diye vakit kaybetmeye artık gerek yok. Bilinen bir gerçek var… Bilim adamları da zaten ‘artık biz konuşmaktan yorulduk’ diyor… 1999 yılından önce yapılan binalar başta olmak üzere zemin etütlerinin, jeolojik etütlerin yapılarak depreme dayanıklı binaları yapmanız gerekiyor diyor bilim adamları bize… Ama biz ısrarla ismi meşhur olan, televizyonda çok görünen uzmanlar ‘Silivri depremden az etkilenecek’ desin istiyoruz…
CEM GÜNER: Teselliye mi ihtiyacımız var?
VOLKAN YILMAZ: Ama teselliyle gidilecek yol yok ki… Biz her ne şart altında olursa olsun insanların sağlıklı bir şekilde hayatlarına devam edebilmeleri için, Allah korusun çocuklarımızın enkaz altından cesetlerinin çıkmaması için, artık metrekare hesabı, arka bahçeye mi bakıyor, peyzaja mı bakıyor, üç metre dairem küçüldü, cebimden 50 lira çıkacak gibi hesaplardan vazgeçmemiz gerekiyor…
CEM GÜNER: Depreme karşı önlemler ve kentsel dönüşüm adına şu ana kadar ne yaptık ve şu andan sonra neler yapacağız?
VOLKAN YILMAZ: Bu röportajımız biraz ani oldu… Nisan ayı başı itibarıyla Silivri Belediyesi’nde görevimizdeki 4. yılımızı dolduracağız. Bu çalışmaların tamamını, depremle alakalı, kentsel dönüşümle alakalıi Silivri’nin direnci hakkında neler yapacağımızı önümüzdeki günlerde halkımızı da davet ederek bir bilgilendirme toplantısı yapacağız. Ancak kısaca ifade etmek gerekirse; tüm şehrin mikro bölgeleme çalışmalarını, tüm zemin etütlerini yaparak bitirdik. Bakanlıkların, doğa afetlerine karşı dirençli şehirler oluşabilmesi için tüm ilçe belediyelerinden istemiş oldukları kentsel dönüşüm stratejik belgemizi yani yol haritamızı bitirdik ve önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne sonra da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na onaylattık. Kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında da riskli binaların yıkımları devam ediyor. Silivri Belediyesi olarak da deprem korunma amaçlı kentsel dönüşümle ilgili çalışmalar yapmak üzere bir inşaat şirketi (SİYTAŞ A.Ş.) kurduk. İlk örnek çalışmamız olarak Varnalı Konutları’ndaki kentsel dönüşümü bitirdik. İnşallah 25 Mart’ta da anahtarlarının dağıtım törenini hep beraber yapacağız…
Bu projenin çok daha üzerinde daha büyük projeleri yapmayı hedefliyoruz. Ancak bu konuda Çevre Bakanlığı’nın ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğine de ihtiyacımız var. Her seferinde çağrımızı yineliyoruz, Silivri için açık çek veriyoruz; biz İBB’ye bugüne kadar hiç fren olmadık, yokuş olmadık, her seferinde ne yapmak istiyorlarsa işbirliğiyse işbirliği hep kolaylık gösterdik. Yaklaşık üç yıl önce de Müjdat Gürsu Stadı’nın açılışında hiç yeri değilken yapı yasaklı olan, herkesin belediye konutları diye bildiği, yaklaşık bin 500’ün üzerinde konutun olduğu bölgede KİPTAŞ’la çok rahat bir şekilde kentsel dönüşümü yapabileceğimizi bir açık çağrı olarak Ekrem Bey’e (İmamoğlu) iletmiştik. Cevap alabiliyor muyuz derseniz; olumlu da alamıyoruz, olumsuz da alamıyoruz… Ancak şu yaşanan felaketten sonra şapkalar inşallah kafalardan çıkar ve kentsel dönüşüm hamlesini hep beraber başlatırız diye düşünüyorum…
CEM GÜNER: Vatandaşın evi deprem riski taşıyor ve yıkıp yenisini yapacak parası da yok. Bu durumda ne olacak?
VOLKAN YILMAZ: İşin gelip tıkandığı, düğümlendiği en büyük sıkıntı da bu… Şöyle düşünelim; Silivri’nin merkezidesiniz, ilave bir imar alabilme şansınız yok, katlarınız zaten yüksek, yandaki binayla bitişik nizamsınız ve ek alanınız da yok, 10 dairelik bir apartman yıkıldığında onun yerine yine 10 dairelik yeni apartman yapılacak. Ve bunu yaparken belediyenin burada ilave verebileceği bir imar fazlalığı yok. Vatandaşın cebinden daha az para çıkmasını sağlayabilmek amacıyla müteahhide sunulabilecek bir artı yok. Ancak bakanlığın kira yardımı var, bakanlığın yine 300 bin TL kredi desteği var. Son olarak İBB Meclisi’nde Cumhur İttifakı olarak kabul oyu verdiğimiz aylık 4 bin 500 TL kira desteği var. Hayatın şöyle de bir gerçeği var; arabanızı getiriyorsunuz 40 yıllık arabanız, veriyorsunuz ve onun yerine sıfır kilometrede bir araba alacaksınız; üzerine bir para ödemeniz gerekiyor. Ama şunu da biliyorum; emekli olmuş teyzemle amcam oturuyorlar evlerinde bir emekli maaşları var ve o daireye ödeyebilecekleri bir para olmadığını da biliyorum. Bunu TOKİ’nin, KİPTAŞ’ın, İBB’nin, Silivri Belediyesi’nin; rezerv alanlar oluşturarak, yerinde dönüşüm değil de başka bir alana taşıyarak bu dönüşümleri daha sağlıklı yapabilirler diye düşünüyorum. Ama o zaman da vatandaş diyor ki benim evim çarşı meydanında benim evim sahile yakın ancak şimdi evim başka yere gidecek… İyi de tabutların içerisinde oturup sahilde evim var demek, merkezde evim var demek çok doğru bir yaklaşım değil… Tabutlukta oturuyoruz… Evet zor bir süreç, meşakkatli bir süreç; vatandaşla kurumlar el ele tutuştuğunda da çözülemeyecek hiçbir problem yok… Yeter ki bütün siyasi mülahazadan arındırılmış bir şekilde devletle millet el ele versin biz bu problemi çözeriz…
CEM GÜNER: Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum…
VOLKAN YILMAZ: Ben teşekkür ediyorum ve bu zor süreçte vatandaşımızla birlikte olduğumuzu bir kere daha vurgulamak istiyorum…