Bunun adı YOLSUZLUKTUR...
Cem Güner
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ın 2009 yılında göreve başlamasıyla birlikte bugüne kadar geçen 7.5 yıllık süre içerisinde belediyeye ait 90 adet arsa satışa çıkartıldı.
Bu arsalardan 60 adedi satıldı.
Satılan 60 arsadan 36’ının satışı ise İstanbul 5. İdare Mahkemesi tarafından iptal edildi.
Belediye avukatının itirazı üzerine iptal kararını değerlendiren Danıştay 8. Dairesi kararı onadı.
Yine aynı daireye yapılan tashih-i karar; yani karar düzeltme talebi de reddedilerek iptal kararı kesinleşti.
Şimdi burada İstanbul 5. İdare Mahkemesi ve Danıştay 8. Dairesi’nin iptal gerekçesi çok önemli.
Bu gerekçenin yazılı olduğu karar metni, gerek davacı konumundaki AK Parti Silivri İlçe Teşkilatı (dönemin belediye meclis üyeleri), gerekse davalı konumundaki Silivri Belediye Başkanlığı tarafından ısrarla basınla paylaşılmıyor ve gözden kaçırılmak isteniyor.
Söz konusu arsaların satışı; “belediyeler, İmar Kanunu’nun 18. maddesiyle kamuya terk edilen alanlarda arsa oluşturamaz ve satış yapamaz” gerekçesiyle iptal edildi.
Çünkü satışı yapılan 36 arsanın tamamı da 18. madde uygulaması sonucunda kamuya terk edilen yerlerdi.
Şimdi burada çok önemli bir husus var.
Belediyelerin, 18. madde ile kamuya terk edilen alanlardan arsa oluşturamayacağı ve satış yapamayacağı kuralı, Danıştay tarafından yıllar önce verilen ve içtihatlaşan bir kural.
Bütün mimarların, inşaat ve harita mühendisleri ile belediye yöneticilerinin çok iyi bildiği bu kuralı yılların belediyecisi olan ve başkan seçilmeden önce uzun yıllar belediye meclis üyeliği, belediye başkan yardımcılığı ve belediye başkan danışmanlığı görevlerinde bulunan Özcan Işıklar’ın bilmemesi bana göre mümkün değil.
Haydi milyonda bir ihtimal Işıklar’ın bilmediğini farz edelim; belediye bürokratlarının bilmemesi mümkün değil...
O zaman geriye bir ihtimal kalıyor; o da Işıklar’ın bu satışları bile bile yaptığı...
Diğer taraftan bu arsaları alanların satıştan hemen sonra üçüncü kişilere devir yaptıkları bilgisi elime ulaştı.
Yani, bu satışların mahkeme tarafından veya müfettiş denetimleri sonucunda iptal edileceği önceden kestirilerek; hukuki hülle yöntemiyle arsanın ellerinde kalabilmesi için “üçüncü kişiye devir” yöntemiyle bir tür barikat oluşturulmuş.
Bütün bunların tamamen tesadüf olması ve önceden düşünülerek planlanmadan kendiliğinden oluşması hayatın doğal akışına aykırı...
Şimdi gelelim işin diğer boyutuna...
18. maddeden kazanılan yerlerin satışının mümkün olmaması nedeniyle bu satışların ihale yoluyla yapılabilmesi de olanaksız.
Kamu İhale Kurumu normal şartlarda böyle bir ihalenin yapılmasına onay vermez.
Bu durumda iki olasılık var.
Birinci olasılık; satışı yapılan toplam 60 arsa arasında, 36 adet arsanın satışı ihalesiz yapıldı ve diğer 24 adet normal satışın ihaleleri ön plana çıkartılarak bu 36 arsanın satışı el altından direk yapılmak suretiyle gözden kaçırıldı.
Ya da Kamu İhale Kurumu’na gönderilen dosyada farklı bilgiler yazıldı ve kurum yanıltılarak onay vermesi sağlandı.
Her iki olasılık da yasadışı...
Peki şimdi Özcan Işıklar’ı çok iyi tanıyan bir gazeteci olarak aklıma şu soru geliyor.
Bu yasadışı satışların evraklarını kim imzaladı?
Işıklar bizzat kendisi mi imzaladı (ki buna asla inanmıyorum) yoksa her zaman yaptığı gibi birkaç gün izne ayrılarak yerine bir meclis üyesini belediye başkan vekili olarak bıraktı ve bu evrakları da o vekile mi imzalattı?
Kurnazların kurnazı Özcan Işılar’ın, yasal sıkıntı yaşayacağını düşündüğü evrakları asla imzalamadığını ve hemen izne ayrılarak bir meclis üyesini vekil olarak bırakmak suretiyle işin yasal riskini meclis üyesinin üzerine kakaladığını artık çocuklar bile biliyor.
Bir de işin diğer bir boyutu var ki yandı gülüm keten helva dedirtecek cinsten...
Bu arsaları alanlar kim?
Sosyal medya ortamında yapılan paylaşımlarda; bu arsaları alarak “üçüncü iyi niyetli kişi” kılıfına sokmak suretiyle belediye tarafından geri alınmasının önünü kesen alıcıların bazılarının FETÖ soruşturmalarında adı geçen kişi ve şirketler olduğu da iddia ediliyor.
Tabi ki bu satışlar yapılırken ne 17-25 Aralık ne de 15 Temmuz ortamı henüz oluşmamıştı.
Eğer iddialar doğruysa; şu anda FETÖ diye nitelendirilen cemaat mensuplarına o günün şartlarında menfaat sağlamanın, Özcan Işıklar açısından çok büyük avantajları söz konusuydu.
Evet Sevgili Silivriler,
Ne demiş atalarımız; keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner...
Kendisini herkesten daha akıllı ve herkesten daha kurnaz zanneden Özcan Işıklar artık arka arkaya duvara toslamaya başladı.
Bu saatten sonra yapması gereken tek şey hukuka hesap vermek olacaktır...