Silivri’de şimdiye kadar alıştığımız partizan ve siyasi kaygıları birinci planda düşünen belediye başkanlarından daha farklı bir portre çizdi Volkan Yılmaz. Hırslı değil… Kimseye sataşmıyor… Çevresiyle kavga etmiyor… Olaylara pozitif yaklaşıyor… Şehrin dinamiklerini germiyor ve yormuyor. Şehir rantını kendisine veya yakınlarına kaynak oluşturmadan tekrardan kamuya döndürüyor. Yani Silivri yerel siyaseti için ezberleri bozan bir belediye başkanı diyebiliriz.

Bugün (26.12.2021 Pazar) itibarıyla görevde 994. gününü tamamlayan Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz ile baş başa röportaj yaptık. Ben sordum; Yılmaz cevapladı. Umarım merak ettiklerinizin cevaplarını bu röportajda bulabilirsiniz...

CEM GÜNER: Vatandaşların en çok merak ettiği konuların başında kentsel dönüşüm geliyor. Aslında çok zor ve zahmetli bir konu. Siyaset mantığında hiçbir belediye başkanı vatandaş ile karşı karşıya gelmez istemez. Siz bu Konya sanki biraz gözü kara bir şekilde girdiniz. İnsanları üzmeden kentsel dönüşüm yapılabilir mi? Bu konuda formülünüz var mı?

VOLKAN YILMAZ: Kentsel dönüşüm Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri… Özellikle de Türkiye’nin nüfusunun beşte birinin yaşadığı Marmara Bölgesi’yle birlikte sanayinin, ekonominin merkezlerinin bulunduğu deprem kuşağının içerisinde olan bir İstanbul var. Şiddeti tartışılabilir, merkez üssü tartışılabilir ama İstanbul’u çok ciddi derecede etkileyecek bir depremin olacağı artık bütün bilim adamları tarafından kabul edilmiş. Bu artık vatandaşın da öğrendiği ve kabul ettiği bir konu.

Bu depremin ne zaman geleceğinin belli değil. Allah korusun her an da yaşanabilir. Yıllar sonra da yaşanabilir. Deprem bilimciler ve kentsel dönüşüm konusunda araştırma yapanların bir görüşü var İstanbul’a 1999 yılından önce yapılan bütün binaları potansiyel riskli bina olarak görüyorlar. Çünkü bu binalar deprem yönetmeliğinden önce inşa edilmiş ve inşaat teknikleri depreme önlemi baz alarak dizayn edilmemiş. 2000 yılından itibaren yapılan binalar da potansiyel olarak depreme dayanıklı gibi kabul ediliyor. Ancak tamamen bu şekilde kabul etmek de doğru değil. 1999 yılından önce yapılan her bina depreme dayanıksızdır veya 2000 yılından sonra yapılan her bina depreme dayanıklıdır dia diyemeyiz. Bu da doğru değil… Kentsel dönüşüm konusunda hangi siyasetçi arkadaşımla konuşsam “aman başkan bu topa girme. Sıkıntılı bir iş. Günün sonunda vatandaşı memnun edemez ve vatandaşla karşı karşıya kalırsın” dedi. Ancak diğer taraftan da şöyle bir gerçek var. Vatandaş arabasını yenilerken ne yapıyor? Eski arabasını ikinci el fiyatına satıyor ve üzerine bir para koyarak sıfır araba alıyor. Şimdi burada da 40 yıllık bir binayı sıfır bir bina ile yenilerken vatandaşımızın hiç cebinden para çıkmadan bunu devlet yapsın, bunu Büyükşehir Belediyesi yapsın, bunu Silivri Belediyesi yapsın diye bir beklenti var…

Biz Silivri Belediyesi olarak göreve geldiğimiz ilk günde Çevre Bakanlığı’nın istediği Kentsel Dönüşüm Stratejik Belgemizin hazırlanması için ihale yaptık. Bitirdik ve şu anda bakanlıkta onayını bekliyoruz. Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi deprem ve diğer doğa afetlerini de içerisine barındıran dirençli bir Silivri oluşturabilmek için gerekli. Silivri’yi hangi risklerin beklediği örneğin heyelan, taşkın, deprem vs bu risklerle beraber bu şehri dirençli bir şehir haline nasıl getirebiliriz işte bunun yol haritası… Ve tabi ki bunun ana lokomotifi deprem ve kentsel dönüşüm.

Biz Silivri Belediyesi Bünyesi’nde SİLTAŞ adında bir şirket kurduk. Bu şirketi kurmaktaki muradımız da şuydu; görev süremiz bitene kadar bu yanan büyük ateşi söndüremesek bile bu ateşi hafifletecek veya tarafımızı safımızı belli edecek bir şekilde Hz. İbrahim’i yakan ateşe su taşıyan karınca misali katkı sağlamaktı. Bu şirket marifetiyle de Silivri’nin en eski sitelerinden biri olan ve Varnalı Konutları diye bilinen 68 vatandaşımızın yaşadığı ve bir türlü hiçbir müteahitle anlaşılamayan bölgenin kentsel dönüşüm sorununu çözdük. Yıkım kararı çıkarak yıkıldıktan sonra vatandaşımızı üzmeden ve onların istedikleri şekilde bir model olsun diye Silivri Belediyesi de bunu yapabilir diye düşünerek bir proje oluşturduk. Ben çalışma arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum. Silivri’de belirli çapta müteahitlik yapan 15 büyük firmaya hem teknik şartnameyi hem de fiyat cetvelini yolladık. Bunlardan 14 tanesi teşekkür etti. Bir tanesi de metrekareleri değişmeden dairelerin yapılarak hak sahiplerine verilmesi ve müteahhidin de kalan daireleri alması ve üzerine de 14 milyon TL para istemişti. Bu miktarı ekonomik hareketlilik ve döviz kurlarındaki dalgalanmadan önce talep etmişti. Bunun gerçekleşemeyeceğinden hareketle en sonunda Saral Grubu’na, Mustafa Saral Beyefendi’ye bir çağrı yaptık. Dedik ki; “evet Siz Silivri’ye bir değer katıyorsunuz ama Silivri’den de para kazanıyorsunuz. Silivri size bir şeyler veriyor, siz Silivri’ye bir şeyler veriyorsunuz. Bunu lütfen bir sosyal proje olarak düşünün ve para da kazanmasanız, zarar da etseniz bu projeyi bizim dediğimiz şartlarda yapın” Bizleri kırmadılar… Ben bu vesileyle Saral İnşaat ve Saral Ailesi’ne de bir kez daha teşekkür ediyorum. 18 ayda tamamlanacak olan ilk kentsel dönüşüm projemize imza attık.

Vatandaşımız, devletimiz ve belediyemiz el ele vermeden, birbiri ile empati yapmadan, kendini karşı tarafın yerine koymadan bu kentsel dönüşüm hamlesini yapamayız.

CEM GÜNER: Saral İnşaat Çanta’da Sun Flower tarzı yeni konutlara başlıyor. Oradaki kâr payının bir bölümünden Silivri için fedakârlık ederek mi bu projeye destek verdi?

VOLKAN YILMAZ: Oradaki projeden ne kazanırlar ne kaybederler bilemem… Orada Saral İnşaat’a imar hakkı dışında tanınmış bir imtiyaz da yok hiç kimseye tanınmadığı gibi. Benim onlardan istirhamım şu oldu; “gelin, burada 3 milyon mu 5 milyon mu zarar edeceksiniz, zarar edin ancak biz de Silivri’de bir sosyal projeye dokunduk deyin, bunu da kataloğunuza koyun ve Saral İnşaat kâr amaçlı işlerin haricinde sosyal bir projeye de imza atmış olsun” dedik. Onlar da bizi kırmadılar…

CEM GÜNER: Sosyal yardımları düzene sokarak üretim bazlı olarak arttırıyorsunuz. Örneğin ayçiçeği yağı üretimi ve dağıtımı gibi. Evet, bunlar gerçekten de başarılı projeler. Ancak sosyal yardımlara duyulan ihtiyacı azaltmak her ne kadar direkt olarak belediye başkanının yasal görevi olmasa bile vicdani vazifeleri arasında diye düşünüyorum. Bu da aslında ilçedeki istihdamı arttırabilmekten geçiyor. Silivri’deki istihdamı arttırabilme adına çalışmalarınız var mı?

VOLKAN YILMAZ: Tabi ki bir belediyenin görevi sosyal yardımları arttırmak değil. Ancak sosyal devlet ve sosyal belediyecilik de dünyada yükselen trent… Gerek küresel ekonomilerin girdiği darboğaz gerek ülkelerin girdiği ekonomik sıkıntılı süreç, hem Afrika kıtasında yaşananlar işte bunların hepsi sosyal bir düzenin kurulmasını gerektiren faktörler…

Tabi ki biz Silivri Belediyesi olarak çok iddialı bir sosyal belediyecilik örneği sergiliyoruz. Üretken belediyecilik anlayışı ile de öncü ve örnek oluyoruz. Evet istihdamın arttırılması konusunda bizim de yapmamız gerekenler tabi ki var. Bölgemiz hem tarım hem de sanayi ama unutulmuş da bir turizm bölgesi esasında. Ancak ben şuraya vurgu yapmak istiyorum. Özellikle Silivri’nin kırsalında yaşayan vatandaşlarımızın tarımdan koptuklarını görüyorum. İşte bu nedenle oluşan bir işsizlik söz konusu. Şimdi biz köylerdeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini teşvik ederek, cazip hale getirerek arttırırsak milli ve yerli politikalarla bu arkadaşlarımı tekrar toprağa döndürebiliriz. Veya bir üretirken nasıl üç üretebiliriz şeklinde düşünmeye teşvik edebilirsek işte o zaman köylerden yetişen gençlerimizin genç işsizler nüfusuna katılmayacağını düşünüyorum. Bu sayede tarımla iştigal ederek hem ülkeye hizmet edecek hem de keyif aldıkları bir işleri olacak. Balık vermek yerine balık tutmayı öğretmeyi amaçlıyoruz.

Bakın lütfen şuna dikkat çekmek istiyorum. Biz çiftçiye tarım faaliyetlerimizden elde ettiğimiz parayı dağıtmıyoruz. Ne dağıtıyoruz? Arpa tohumu dağıtıyoruz… Saman dağıtıyoruz… Silajlık mısır dağıtıyoruz… Yem balyası dağıtmaya hazırlanıyoruz… Burada yaptığımız dağıtımlarla hep üretimi destekliyoruz. Aslında bu ürünleri satarak çiftçimize nakit desteği de yapabiliriz. Ancak bizim derdimiz üreterek kazanmak ve destek olmak suretiyle üretimi arttırabilmek.

CEM GÜNER: Tarıma destek politikalarınız evet büyükşehirler dahil olmak üzere başka belediyelere de örnek olacak nitelikte. Ancak hükûmetin tarım politikaları da aynı doğrultuda mı?

VOLKAN YILMAZ: Ben bu konuda mütevazi olamayacağım her zaman da söylüyorum. Öncü, önder ve örnek bir tarım politikası yürütüyorum… Hükûmetimizin yapması gerekenler var. Büyükşehir belediyesinin yapması gerekenler var. İstanbul ölçeğinde konuşuyorum; ve ilçe belediyesinin yapması gerekenler var. Şile, Çatalca, Arnavutköy, Beykoz, Silivri gibi ekilebilir alanlara sahip ilçeler var. Aslında İstanbul’da lokomotif Silivri olmalı. Çünkü 420 kilometrekare ekilebilir ve dikilebilir arazisi var. Güngören’in tüm coğrafi alanı 8.5 kilometre. Bizim ise demin de belirttiğim gibi 420 kilometrekare ekilebilir ve dikilebilir arazimiz var. Yani her yıl bize ürün veren her yıl bize para kazandıracak toprağımız var. Onun için biz Silivri Belediyesi olarak çalışmalarımızı hızlandırıyoruz. Her yıl üzerine koyarak devam ediyoruz. Hükûmetimizin de Tarım Bakanlığı marifetiyle çok ciddi esasında destekleri var. Mazot desteği, gübre desteği, yem desteği, fide desteği gibi… İl Tarım Müdürlüğümüz ve üniversitelerimizle de yapacağımız bir protokolle Silivri Belediyesi Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezimiz’de bir AR-GE ve laboratuar ortamında atalık yerli ve milli tohumları nasıl çoğaltabiliriz bunun ön görüşmelerini yapıyoruz. Ama şunu söylüyorum; son yıllarda Türkiye’nin tarımdan kopup tüketim toplumuna doğru bir eğilim var. Gençlerimiz bu konuda daha duyarlı olmalı. Bize düşen görev; yerel yönetimler tarımla ilgili, hayvancılıkla ilgili ve üretimle alakalı elini taşın altına koyarak bu konuda vatandaşa öncü, önder ve örnek olmalılar.

CEM GÜNER: Üniversiteye bu yıl başlayan öğrencilerine 500’er TL tutarında bir destek ödemesi başlattınız…

VOLKAN YILMAZ: Biz bu yıl Silivri’de üniversiteyi kazanan ve Silivri’de yaşayan gençlerimize, kardeşlerimize, üniversiteye hoş geldin veya bir motivasyon kaynağı olsun diye 500 TL ödemeyi uygun gördük. Şartları oluşturduk. Biz 400 kişi üzerinde tahmin etmiştik bugün itibarıyla baktığımızda 750’ye yakın kardeşimiz başvuru yapmış. Ve onların paralarının ödenmesine başlandı. Herhalde bu hafta içerisinde de tamamının ödemesi yapılmış olur. Bu bir sosyal belediyecilik örneğidir. Özel üniversite, vakıf üniversitesi, devlet üniversitesi gibi bir ayrım da yapmadık. Başvuranlara veriyoruz bu parayı ve gelir gider dokümanı da istemedik. Yani Silivri’de ikamet edip de bu yıl üniversite sınavını kazanan, örgün eğitimle fiilen okul fiilen gidecek olan her öğrenciye yapılacak bu ödeme… Silivri Belediyesi’nin bir moral motivasyon hediyesi gibi düşünelim.

Bunu geliştirmek de istiyoruz. Yine Silivri’de oturup da üniversitelerin tüm sınıflarında okuyan 3 bin 500 civarında gencimiz vardır herhalde. Bu gençlerimiz arasında başarı kriteri ile daimi burs üzerinde de bir çalışma yapıyoruz. Belki önümüzdeki günlerde “Bir Gence de Sen Dokun” sloganı ile bir kampanya başlatabiliriz. Bir çocuğa da on çocuğa da dokunabilirsiniz… “Bu konuda kampanyanız olursa nasıl katılabilirim” şeklinde hayırseverlerden dönüşler de almaya başladık. Bu anlayışımızı hayata hazırlanan gençlere destek olma adına devam ettirmeyi düşünüyoruz…

CEM GÜNER: Silivri yıllarca kimliksizlikle eleştirildi. Bir turizm şehri mi, tarım şehri mi yoksa kısmen sanayi şehri mi olacağı konusunda kalıp oluşturulmaması eleştiri konusu yapıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Silivri’nin kimliğini günümüz itibarıyla ne şekilde görüyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Her konuşmamda da bunu vurguluyorum. Marka şehir diyoruz. Marka demek diğerlerinden farkınızın olması ve tercih edilen olmak demektir. Bunu sağlayabilmek bir kimliğiniz bir ruhunuzun olması lazım. Bazı şehirler tarihi dokularıyla, bazı şehirler doğal güzellikleriyle, bazı şehirler sahiliyle, deniziyle, bazı şehirler de sanayisiyle veya hepsini karma yaparak ön plana çıkıyor. Aslında ben Silivri’de şu an konuşlandırılmış olan sanayinin zamanında doğru bir şekilde planlanmadığını belirtmek istiyorum. Daha önceki belediye başkanı arkadaşlarımızı suçlamak adına söylemiyorum bunu. Belde belediyeleri zamanında yapılanlar da var… Bakın bunu Silivri ve Trakya özelinde söylüyorum; buraları Türkiye’nin en değerli topraklarına sahip olan bölgeler. Ben şunu hayal ederdim; bir uçakla yukarıdan geçtiğinizde köylerin yerleşim alanları ile tarım ve hayvancılık yapılarının dışında tek yapının olmaması gerekiyor bu bölgede… Çorlu’dan, Çerkezköy’den, Tekirdağ’dan Marmara Denizi’ni kirleten sanayi kuruluşlarının bu bölgede olmaması gerekiyor. Tabi 50 yıla dayanan bir geçmişi var bunların. İstanbul’da 39 ilçe arasında en müstesna ve konumlandırması en özel ilçe Silivri bence… Bakın 7 bin yıllık tarihi bir geçmiş var burada… Kültürel mirasıyla, doğasıyla, ormanıyla, deniziyle ve gerek İstanbul merkezine gerek yeni havalimanına olan yakınlığıyla bir kaçış rotası burası… Düşünsenize 40 dakika sonra şehrin bütün dumanını, kirini ve pasından uzaklaşıyorsunuz. Çok güzel insanları var… Güler yüzlü ve misafirperver bir topluluk… Ve bütün bu güzellikleriyle sizi sarmalayan bir şehir…

Benim son zamanlarda kafa yorduğum bir konu da var. Diyelim Silivri’ye geldiniz ve günü geçirdiniz. Akşam 5 yıldızlı otelinden pansiyonuna kadar konaklayabileceğiniz alternatifli yerler olmalı. Her gelir durumuna hitap eden tesislerin olması lazım. Silivri ne yazık ki bu konuda çok eksik. Marmara Denizi’nin 80’li yılların sonuna doğru kirlenmeye başlamasıyla birlikte o dönemdeki turizm fırsatları da ertelendi.

CEM GÜNER: Aslında müsilajı saymazsak artıma tesislerinden kaynaklanan bir temizlenme var denizimizde…

VOLKAN YILMAZ: Çok ciddi bir temizlenme var hem de… Biz de bazı arkadaşlar alınıyor ama İBB ve İSKİ’ye sürekli çağrı yapıyoruz. İleri biyolojik arıtma tesisinden geçmeden bir metreküp hatta bir damla su bile Marmara Denizi’ne bırakılmamalı. Gümüşyaka’da yaşanan İSKİ hadisesini hatırlatıyorum. İki yıldır dilimde tüy bitti. Gümüşyaka’da yaşayanların kanalizasyonları olduğu gibi Marmara Denizi’ne bırakılıyor. Bu nedenle Çevre Bakanlığı’nın koordinasyonunda Marmara Denizi’ne kıyısı olan bütün yerleşim yerlerinin kanalizasyon ve her türlü evsel atık sularının denize bırakılmayacağına dair anlaşma imzalandı. Eğer ki bu anlaşma hayata geçirilirse 5 yıl sonra Marmara Denizi’nin suyu Ege Denizi’nin suyundan, Ayvalık’taki Bodrum’daki sudan hiçbir farkı kalmaz. Çünkü Marmara Denizi çok özel bir deniz.

CEM GÜNER: İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde geçtiğimiz günlerde kabul edilen Silivri sahil bölgesi planlamaları var. Silivri sahilinde görünür olarak neler yapılacak? Mevcut durumda ne gibi değişiklikler olacak?

VOLKAN YILMAZ: Aslında “Sahil Planı” olarak adlandırılıyor ancak Cumhuriyet Mahallesi de bunun içerisinde. O nedenle “Merkez Planı” dersek daha doğru olacak. 1980’li yıllarda yapılan bir Merkez Planı’yla Silivri’nin idare edilebilmesi şansı sizce var mı Cem Bey? Bakın Cumhuriyet Mahallesi’nde bir metrekare okul yeri yok. Bir metrekare cami yeri yok. Bir metrekare sağlık alanı yok. Belediye tesis alanı yok. Eski planlarda ayılmamış. Kumluk mevkiinde aynı şekilde yok… Çok hızlı bir şekilde spor tesislerini ve sağlık alanlarını da ayırarak daha planlı bir Silivri oluşturmak istiyoruz. Bakın bizim en başta söylediğimiz 23 projemizin en başındaki “Planlı Silivri”ydi… Plan ihalemizi yaptık. Ve şehrin tamamında köyler dahil bu görev süremiz içerinde Silivri’nin planlarını bitirmiş ama vatandaşlarımızla istişare ederek, sivil toplum örgütleriyle istişare ederek bir plan oluşturduk. Bakın şunu belirtmek istiyorum; bütün şehri yüzde 100 mutlu edecek bir plan mevcut değildir… Toplumun ihtiyaçlarını esas aldık. Çevre duyarlılığı içerisinde olanların, uzman şehir plancılarının düşüncelerini de dikkate aldık.

Silivri şimdiye kadar çorba haline gelen bir planla yönetiliyordu. Her beldenin bir planı vardı. Her beldede ayrı bir kat izni geçerliydi. Bunların kabul edilebilir bir durumda olmadığını siz de takdir edersiniz. Onun için biz “Planlı Silivri” amacımız doğrultusunda şehir planlarını tamamını da çok kısa bir süre içerisinde bitireceğiz.

Burada bir parantez açmak istiyorum; kentsel dönüşüm dedik… 2009 sel felaketinden sonra taşkın alan ve yapı yasaklı alan ilan edilen Boluca Deresi’nin etrafını da o kronik problemi de İBB ile birlikte çözdük. Buradaki planlar da 15 Aralık’ta İBB’de askıya çıktı. Bir ay aslı süresinden sonra buraya gelecek. Bütün bu bölgelerde kentsel dönüşüm yapmak isteyen vatandaşımız cebinde para olsa da yapamıyordu Cem Bey. Vatandaş binasını yıkıyordu ve o şekilde kalıyordu. Şimdi bu planların tamamını Nisan ayında bitirmiş olacağız. Yapı yasağı da kalmadığından oradaki kentsel dönüşüme hız vermeyi düşünüyoruz.

CEM GÜNER: İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilişkilerinizde zaman zaman siyasi engellerle karşılaşmaktan yakınıyorsunuz. Bu engelleri nasıl aşıyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Bir kere şuna inanmak hiç istemiyorum; Silivri Belediyesi Milliyetçi Hareket Partili, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Cumhuriyet Halk Partili bu yüzden Silivri’ye bu hizmetler gelmiyor, getirilmiyor gibi bir düşünceye inanmak istemiyorum… Hep pozitif bakıyorum. Ekrem Bey’in şu lafını çok önemsiyorum; “ben, bana daha önce yaşatılanları şu anki belediye başkanı arkadaşlarıma yaşatmayacağım” (Editörün notu: Ekrem İmamoğlu bu cümleyi Beylikdüzü Belediye Başkanı’yken, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları Kadir Topbaş ve Mevlüt Uysal’ı kastederek sarf etmişti) Haklı mıdır, haksız mıdır, bunları yaşamış mıdır, yaşamamış mıdır bilemem… Yani “ben 39 ilçe belediye başkanıma eşit şekilde ve eşit miktarda hizmet edeceğiz” demek istiyor. Adalet vurgusunda bulunuyor. Ben de kendisine bu adalet kavramını sık sık hatırlatmak durumunda kalıyorum. Çünkü adil olmayan yaklaşımlarla yapılamayanlar var… Örneğin X ilçenin yeşil alandan atıyorum 100 bin metrekare faydalanması, Y ilçenin 10 bin metrekare faydalanması… Yani burada adalet duygusunu hatırlatmak istiyorum.

CEM GÜNER: Büyükçekmece ilçesini mi örnek gösteriyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Evet… Bu adalet tanımının içini doldurmasını bekliyorum ve şunu söylüyorum; Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki arkadaşlar bana kızıyor. Bu arada CHP’ye oy veren hiçbir vatandaşımın bana kızdığını düşünmüyorum. Ancak CHP’yönetici ve meclis üyesi arkadaşlarım “Büyükşehir Belediyesi’nin hizmetlerini buraya sürükleye sürükleye getiriyorum” dediğimde bana kızıyorlar… Ama gerçekten Cem Bey bakın bu hizmetlerin çoğu buraya sürüklenerek geliyor. Gerek takip noktasında sürükleyerek, gerek MHP Grup Başkanvekili olarak İBB Meclisi kürsüsünden; çeperlerin, dezavantajlı ilçelerin, unutulan ilçelerin haklarını hukuklarını savunduğum için getirmek zorunda kalıyorlar ama bir şekilde sürükleye sürükleye bu hizmetleri buraya getiriyorum. Ama bu da şu demek değildir; Ekrem Bey ile kavga edeceğim, İBB yönetimi ile kavga edeceğim değil, benim kavgam hizmet noktasında olur. Yaptığım bütün kavga Silivri’ye daha fazla hizmetin gelebilmesi için. Siyasi mülahazalara düşüp bir kavganın içerisinde olmayacak Volkan Yılmaz…

CEM GÜNER: İBB yönetimi ile gerek anlaştığınız gerekse ayrıştığınız noktalardan örnekler verebilir misiniz?

VOLKAN YILMAZ: Anlaştığımız noktalar zaten olması gerekenler… Ayrıştığımız noktaları söyleyeyim; benim muhalefet partisinin grup başkanvekili olarak görevim, yapılamayanları söylemek. Ben diyorum ki; İstanbul Beyoğlu’ndan, İstanbul Nişantaşı’ndan, İstanbul Bağdat Caddesi’nden ibaret değil… İstanbul’da Beykoz’un Akbaba köyü var, Çatalca’nın Kestanelik köyü var, Büyükçekmece’nin Kamiloba köyü var, Silivri’nin Danamandıra köyü var, Şile’nin Ahmetli köyü var… Yani çeperlerdeki ilçelere kültürü, sanatı, sporu getirmek zorundasınız. Siz Danamandıra’daki Ayşe Teyze’ye, oradaki genç kızımıza gel Reşat Nuri Güntekin sahnesinde tiyatro seyret derseniz burada çuvallarsınız. Siz tiyatroyu, kültürü, sanatı buralara yaymak durumundasınız diyorum. İşte burada ayrışıyoruz. Yine diyoruz ki; İstanbul’daki bütün vatandaşlarımızın kaçış rotası olacak ilçelere plajlar yapın. Piknik alanları yapın. Bakın insanlar artık Bodrum’a Ayvalık’a gidemiyorlar. Ekonomik durumları ortada insanların. Asgari ücretle geçinen insanlarımız var. Mütevazi memurlarımız var. Gelsinler Silivri’de sekiz adet alanı işaretleyerek kendilerine verdim kendilerine. Çok düşük maliyetlerle duşu olan, soyunma odası olan, kafesi ve sosyal alanları olan plajlar yapın. İnsanlar bu plajlarda bu piknik alanlarında hava alsınlar. Hafta sonu gelerek çocuklarıyla günübirlik tatil yapsınlar diyoruz. Ancak ayrışıyoruz yapmıyorlar… İstanbul’da ortak tasa, ortak dert, ortak sevinç hepimiz için… Bir hafriyat sahası yapılırken, bir katı atık depolaması yapılırken veya çevre için etkisi olan bir tesis yapılırken hemen akla Silivri geliyor… Hemen akla Çatalca geliyor… Hemen akla Şile geliyor… E o zaman hizmet et… Hizmet denince niye akla hemen bu ilçeler gelmiyor? Biz de diyoruz ki; evet bunların yapılmasına karşı değiliz, yaptınız da, ama doğayı kirletiyorsunuz, yer altı sularını kirletiyorsunuz, asfaltımı bozuyorsunuz, yüzlerce binlerce tırı Silivri’ye sokarak egzoz gazlarını solutuyorsunuz, o zaman bu negatif etkileri bir nebze azaltmak için gelin İSTAÇ’ın yapmış olduğu o çöp depolama merkezinin etkilerini biraz olsun tazmin edebilmek için Seymen’e bir futbol sahası yapın, kadınlar için bir üretim kooperatifi kurun… Yani bu bölgelere hizmette pozitif ayırımcılık yapmak zorundasınız diyoruz. Ama anlaşamıyoruz, yapmıyorlar…

Biz İstanbul’da dezavantajlı gruplara, her zaman, hele üretene destek olmanız gerekir. “İstanbul’da Nişantaşı’nda yüzme havuzunu dolduran suyla; Siz köylüye, çiftçiye, hayvancıya Danamandıra’da, Seymen’de, Sayalar’da ineği, marulu sulayan suyu aynı fiyattan satamazsınız” diyoruz. “Satarız” diyorlar, ayrışıyoruz…

CEM GÜNER: Yasa buna müsaade ediyor muydu?

VOLKAN YILMAZ: Evet yasa buna müsaade ediyordu. Zaten yapılıyordu bu… Süre dolduğu için “5 yıl uzatın” dedik. MHP Grubu olarak biz bu telifi vermeseydik, ben MHP Grup Başkanvekili olarak bunun peşine düşüp, her seferinde meclis kürsüsünde hatırlatmasaydım, hesabını sormasaydım; bir gün konuşulur, iki gün konuşulur ve şu anda da çiftçi ve hayvancı, Nişantaşı’ndaki yüzme havuzundaki suyla aynı fiyattan su kullanma devam ederdi. 1 Ocak 2022’den itibaren artık ¼ yani su kaç para 10 TL, 2.5 TL’den fazla satamayacak İSKİ çiftçiye ve hayvancıya. Kırsal mahalle ilan ettiğimiz yerlerde geçerli olacak bu tarife. Silivri’de 18 köyümüzü ve bir de Büyükçavuşlu’yu dahil ettik. 19 mahallemiz şu an kırsal mahalle oldu. Evet belki Silivri Belediyesi olarak benim emlak vergim gelmeyecek, ruhsat harcım gelmeyecek, birçok gelirim gidecek. Yani köylerden artık tek kuruş gelmeyecek ama sen bunu niye savunuyorsun diyenler de olabilir. Ben üreten için, ben çiftçi için, ben kırsalı destekleme adına bunu sineye çekeceğim. Hiç de şikayet etmeyeceğim. Ağzımdan da bir şikayet duymayacaksınız. Oralara da “artık kırsal mahalle oldunuz kardeşim, benden hizmet beklemeyin” mantığıyla değil, oraya aynı hizmetleri ve hatta arttırarak daha fazlasını yapmaya devam edeceğim.

CEM GÜNER: Silivri halen ne kadar göç alıyor?

VOLKAN YILMAZ: Geçen yılı baz alırsak 8 bin civarında nüfus artışımız var. Ölen vatandaşlarımızı düştüğümüzde yeni doğanlar ile Silivri’ye gelenler oluşturuyor bu rakamı… Silivri’nin nüfusu 200 bini geçti ve ciddi bir nüfus artışıyla karşı karşıyayız. Ayrıca pandemi ile beraber resmi ikametgâhını Silivri’ye almayan ancak filen Silivri’de oturmaya başlayan minimum 75 bin kişilik hareketli nüfus var. Tabi bu rakamlar kış ayları için geçerli. Yazın zaten tahmin ediyorsunuz Silivri’de 600 bin, 700 bin ve hatta bir milyona dayanan bir nüfusa hizmet veriyoruz. Ve buna rağmen de İller Bankası’nda 200 bin nüfusa göre pay alıyoruz.

CEM GÜNER: Silivri’nin demografik yapısının değişme ihtimali size göre var mı? Bunu bir olumsuzluk olarak görüyor musunuz?

VOLKAN YILMAZ: Silivri’nin demografik yapısı zaten dinamik bir yapıdan oluşuyor. Ben bu gibi konulara her zaman daha geniş bir perspektiften bakmaya çalışıyorum. Bu konulara mikro düzeyde bakmıyorum. Silivri’nin tabi ki yerel halk olarak tabir ettiğimiz bir yapısı var. Ama bu yapının içerisinde hoşgörü var… Şimdiye kadar bunu dillendirmek istemiyorum aslında ama şimdiye kadar Ege’de Akdeniz’de birçok il ve ilçede bölücü terör örgütünün yapmış olduğu faaliyetler neticesinde hiç tasvip etmeyeceğimiz eylemler ve çatışmalar oldu. Ama Silivri hiçbir zaman böyle bir şeyle karşılaşmadı.

CEM GÜNER: Örneğin Silivri’de 12 Eylül öncesi kan akmadı…

VOLKAN YILMAZ: Silivri’de yerli, yabancı, doğulu, batılı, kuzeyli güneyli ayırımının olmayacağını, ama şunu da ifade edeyim; artık Silivri’de yaşamaya karar vermiş vatandaşlarımızın hepsi Silivrili… Herkesin Silivrililik ruhu etrafında bu şehrin problemlerini çözmek adına toplanması gerekiyor. Bu şehirde hiç kimseye ayırımcılık yapılmasına en başta belediye başkanı olarak ben müsaade etmem. Kimsenin de memleketinden veya başka bir özelliğinden dolayı kendisini ayrıcalıklı ilan ederek belediyeye veya buradaki sosyal hayata tahakküm etmesine de izin vermem. Biz burada kardeşçe yaşayacağız. Silivri geçmişte bu kardeşliğin güzel örneklerini vermiştir ve vermeye de devam edecektir.

CEM GÜNER: Yüklü bir borçla belediyeyi devraldınız. Borç ödemeleri nasıl gidiyor? Belediyenin bütçesi bugün itibarıyla ne durumda?

VOLKAN YILMAZ: Evet Silivri Belediyesi’ni 300 trilyona yakın ciddi bir borçla devraldık. Bunun 200 trilyonu SGK, vergi ödemeleri, resmi fonların aktarılması gereken payları gibi kamu borcuydu. Kalanı da müteahhit vs borçlarıydı. Biz şu anda iddia ediyorum; İstanbul’daki mali verileri en sağlam ilçelerden birisiyiz. Bunu da iki yıl gibi kısa bir sürede oturttuk. Silivri Belediyesi şu anda 200 trilyonun üzerinde borç kapaması yapmış durumda. Geçmiş döneme ait borçların yapılandırılmalarını günü gününe ödediğimiz gibi artık Silivri Belediyesi SGK primlerini, Emekli Sandığı primlerini, devlete olan bütün vergi ödemelerinin tamamını günü gününe yapar hale geldi. Bu bir zamanlar hayaldi…

CEM GÜNER: Bu bir mucize mi bunu nasıl başardınız?

VOLKAN YILMAZ: Mucize falan değil. Mali hizmetler müdürlüğümüzde çalışan arkadaşlarımla bunları paylaştığımda gözlerinde “hani bu başkan da anlatıyor ama belediyecilik o kadar kolay değil” bakışını anlayabiliyordum. İkinci yıl bütçe fazlası vereceğiz dedim. Bıyık altından güldüler… Ancak Silivri Belediyesi tarihinde ilk defa yüzde 12 bütçe fazlası verdi. Gelirimiz giderimizden fazla oldu. Bu yıl için “ek bütçe yapmak durumunda kalacaksınız” dedim, arkadaşlar “o imkansız başkanım” dediler… Geçen ay meclisten ek bütçe geçirdik. Silivri Belediyesi yine bu yıl yüzde 10’a yakın artı bütçe verecek. Ve Silivri Belediyesi, İstanbul’daki diğer belediyelerin yüzde 70’ini gerçekleştirdiği zaman kendilerini başarılı saydığı bütçe dengelemesinde biz yüzde 110’u geçeceğiz gibi duruyor.

Bakın, aslında bunu söylemekten imtina ediyorum ama hani biraz yuvarlayarak konuşayım; kaynakları doğru kullanmak, belediyenin parasını çarçur etmemek, belediyenin gelirlerini oy kaybederim korkusuyla ötelememek ve tahsil etmeme yoluna gitmemek, belediyenin her kuruşunu kendi ailenizin evinizin kuruşu kadar aziz bilmek, bir liralık işleri üç liraya, beş liraya ihale etmemek, siyasi baskılara maruz kalmamak… İşte bunların hepsi var bunun içerisinde… İş dönüyor dolaşıyor sizin niyetinizle son buluyor. Bugün Silivri Belediyesi Türkiye’de en çok konuşulan en çok ulusal basında yer bulan, yaptıklarıyla kamuoyunda en çok takdir kazanan belediyeler arasında.

CEM GÜNER: Özel bir PR çalışması yapıyor musunuz?

VOLKAN YILMAZ: Hayır… Bizim ruh olarak amatör ancak birçok profesyonele taş çıkartacak ekibimiz var. Hepsi de burada Silivri’nin çocukları, bizim çocuklarımız… Bizim bugüne kadar sosyal medyada bir tek sponsorlu paylaşımımız yok. Ulusla veya yerel medyada bir tek sponsorlu haber yayınımız yok. TV kanalları ve gazeteler ile bir anlaşmamız yok. Bir ödememiz yok, işin içerisinde para yok, pul yok… Ama son bir aya bir bakın; ulusal basında en fazla yer alan belediye hangisi, diye bakın karşınıza İstanbul’da hangi belediye çıkacak…

CEM GÜNER: Belediye başkanının yetki ve sorumlulukları yasayla belirlenmiş durumda. Örneğin belediye başkanlarının görevleri arasında sağlık ocağı yaptırmak yok, emniyet müdürlüğü binası yaptırmak yok, okulların tuvaletlerini onarmak yok. Ancak siz bunları devamlı olarak yapıyorsunuz. Dışarıdan baktığımızda adeta Silivri’nin Genel Koordinatörü gibi bir görüntü veriyorsunuz. Bu bahsettiğim çalışmalar belediyenin görevleri dışında olduğu için belediyenin resmi bütçesini de bu çalışmalar için kullanamıyor olmanız lazım. Bu kadar iş için parayı nereden buluyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Başkaları için zor bir soru ancak benim için kolay bir soru… Genel Başkanımızın üç dönem MYK üyeliğini yaptım. Bir miktar rahle-i tedrisatından da geçtiğimi kabul ediyorum. O’ndan öğrendiğimiz çok şey var. Biz bu şehirde yaşıyorsak bu şehirde sağlık merkezi idarenin görevi, eğitim Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevi demeden bu şehirde ne eksik varsa devletimiz için milletimiz için oraya merhem olmaya çalışıyoruz. Üç tane sağlık ocağı, iki tane 112 acil merkezi, sekiz tane sağlık evi bunların yapımının tamamını Silivri Belediyesi’nin bütçesinden sizin de dediğiniz gibi hiçbir para çıkmadan sponsorlar ve hayırseverler marifetiyle yaptık. Kütüphanesiz, tiyatro salonu ve bilgisayar odası olmayan köy okulu kalmayacak dedik yaptık… Tuvaletleri yenilenmeyecek köy okulu kalmayacak dedik bir tek Fener Köyü İlkokulu hariç hepsini yaptık. Dış cephesinden, boyasından, bahçesine ve spor alanlarına kadar yeniledik. Yenilemeye de devam edeceğiz. Bizim yaşadığımız topraklara ve tabanımıza borcumuz var diyoruz. Onun için merkezi idarenin görevi, İBB’nin görevi gibi ayırımlar yapmaksızın bütün eksik gördüğüm yerlere gücümüz nispetinde merhem olmaya çalışıyoruz. Kültür için, sanat için, spor için, eğitim için ve bunların çocukların üzerinde oluşturduğu pozitif etki ile beraber çocukları ve gençleri de her türlü kötü alışkanlıklarsa koruyacağı için bu hizmetleri yapmaya devam edeceğiz.

CEM GÜNER: Silivri’nin trafik sorununun sizin görev döneminizde çözülebilme ihtimali var mı?

VOLKAN YILMAZ: Silivri’nin sokaklarını, caddelerini bir gün size kuşbakışı olarak gösterebilirim. Silivri’nin Bomonti’den, Şişli’den hiçbir farkı yok. O bölgelerdeki trafik sorunu çözülebiliyorsa Silivri’ninki de çözülür. Silivri Belediyesi, her geçen gün nüfus artışı her geçen gün araç artışı ve altını çizerek söylüyorum şehir merkezinde araç kullanma konusunda ısrar eden bir anlayışıyla bu trafik sorunu çözülmez. Bu sorunun çözülebilmesi için Silivri merkezinin tamamının yayalaştırılıp Silivri’nin merkezine yakın mesafede, bakın merkezine demiyorum, merkeze yakın bir mesafede otoparklar yapmanızla mümkündür. Merkeze otopark yapmak demek merkeze yine araç sokmak demektir. Avrupa’da şehrin kalbi, merkezi gibi yerlere otoparklar yapılmaz. İnsanlar araçlarını şehrin biraz dışındaki otoparklara bırakır ve yürüme mesafesi ile şehir merkezine gelir. Silivri’nin trafik problemini çözecek bir belediye başkanı var mıdır diye ararsanız öyle bir belediye başkanı Türkiye’de yok…

CEM GÜNER: Sizin bu düşünceleriniz ilçe trafik komisyonu veya il trafik komisyonunu oluşturan diğer kişiler tarafında da kabul görüyor mu? Bu düşüncelerin fiiliyata dökülebilme şansı var mı?

VOLKAN YILMAZ: Tabi zamana yayılacak… Esnaf bunu istemez, vatandaş bunu istemez, anne bunu istemez, baba bunu istemez… Herkes maalesef kasaba gidecekse kasabın önünde bir otopark istiyor, manava gidecekse manavın önünde bir otopark istiyor, kuaföre gidecekse kuaförün önünde bir otopark istiyor. Ama dünyanın hiçbir yerinde böyle bir sistem yok…

CEM GÜNER: 40 yıl önceki Silivri bu şekildeydi…

VOLKAN YILMAZ: Bu araç sayısı bu insan sayısı yol ve caddeler aynı. Bitişik nizam, dar ve sıkışık… Otopark yapabilmeye uygun yerler yok. Şimdi biz belediyenin arkasına 300 araçlık bir otopark ve ek hizmet binamızı yapıyoruz. Eski festival alanını sahiplerinden satın alarak belediyenin envanterine kattık. Orasını da bir otopark olarak kullanacağız.

CEM GÜNER: Bunlara para veriyor musunuz?

VOLKAN YILMAZ: Hayır para vermedik… Belediyenin Kavaklı’daki bir plan çalışmasından ürettiğimiz bir arsayı da trapma (değiş tokuş) yaptık ve bu kararı belediye meclisinden de geçirerek Kavaklı’da verdiğimiz 6 bin 700 metrekarelik arsa karşılığında şehrin göbeğinde denize sıfır 3 bin 800 metrekare bir arsayı alarak belediyemize kattık. Şimdi onun hemen yanında Et ve Balık Kurumu’na ait lunaparkın kurulduğu alan var 3 bin metrekare, bunun müjdesini de sizin aracılığınızla verelim, inşallah çok kısa bir sürede aynı yöntem ile o arsayı da Silivri’nin envanterine katacağız.

CEM GÜNER: Silivri’de 14 yaşında milli bir tenisçimiz var. Altın Kelebek ödülü alan ülke çapında bir oyuncumuz var. Türkiye’nin en büyük kulüplerine seri olarak voleybolcu yetiştiren Çağrıbey Ortaokulu Spor Kulübümüz var. Bu da Silivrili gençlere fırsat verildiğinde çıtayı aşarak ülke çapında başarılar elde edilebileceğini gösteriyor. Yetenekli gençlerimiz keşfedilmesi ve desteklenmesi konusunda neler yapıyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: İrem Kurt bizim medar-ı iftiharımız… Daha bir yıl bile olmadı İrem’le Silivri Belediyesi iştirak şirketimiz vasıtasıyla bir sponsorluk anlaşması yaptık. Onun daha iyi şartlarda çalışabilmesi için destek olmaya çalışıyoruz. İrem o dönem daha milli takıma adaydı. Şimdi ise milli sporcumuz oldu. İrem çok iyi gidiyor ve ben de yakından kendisini takip ediyorum. Onunla gurur duyuyoruz… Melis Hanım yine Altın Kelebek ödülünü kazandı. Silivri sporda, kültürde, sanatta ve siyasette bu ülkeye çok önemli değerler kazandırmış bir ilçe. Uğur Dündar’ı var, Oğuz Aral’ı var, Yorgo Bacanos var, milli futbolcumuz rahmetli Müjdat Gürsu var… Silivri kültürüyle, sanatıyla, sporuyla bu potansiyeli içerisinde barındıran bir ilçe. Ve imkansızlıklar içerisinde bu arkadaşlarımız kardeşlerimiz buralara gelebiliyorsa bizim Silivri Belediyesi olarak çok daha fazla imkan yaratacak koşulları ve tesisleri gençlerimizin emrine sunmamız gerekiyor.

Okullarınkini saymazsak Silivri’de bir tane kapalı spor salonumuz var. İstanbul’da kapalı yüzme havuzu olmayan tek ilçeydik, yüzme havuzumuzu bitirdik. Çok kısa bir süre sonra açacağız. Futbol konusunda tamamen tesis fakiriyiz. Değirmenköy’de bin kişilik bir stat yaptık. Kavaklı’da yine bin kişilik stadın yakında temelini atacağız. Selimpaşa’ya bir stat düşünüyoruz. Ve konu yalnızca futbol değil tabi ki… bakın Çağrıbey Ortaokulu Voleybol takımlarına verdiğim desteği söylemek istemiyorum. Çağrıbey takımı lige katılamıyordu. Çok değerli hocaları Umut Tilev geldi kendisiyle görüştük. Yakım sporlarında da özellikle genç kızlarımıza voleybol, hentbol, basketbol alanlarında ilgi yaratacak projelerimiz var Silivri Belediyesi olarak. Gençlerimizi desteklemeye devam edeceğiz.

CEM GÜNER: 2024 yılında yapılması planlanan yerel seçimleri düşündüğümüzde; zaten çeşitli ortamlarda belediye başkanlığı görevine devam etmek istediğini söylediniz. Peki Cumhur İttifakı bozulsa bile yeniden aday olacak mısınız?

VOLKAN YILMAZ: Volkan Yılmaz İBB’ye aday olacak. Volkan Yılmaz Büyükçekmece’ye aday olacak. Volkan Yılmaz Cumhurbaşkanı olacak. Volkan Yılmaz uzaya gidecek… Yani Volkan Yılmaz Silivri’den gitsin de nereye giderse gitsin. Volkan Yılmaz’ın karşısına geçip seçim yarışı yapmayı göze alamayanlar bunları söylüyor. Diyorlar ki; “arkadaş Silivri’den bir gitsin de hangi makama giderse gitsin, gitsin yeter ki”... Düşünsenize siyasi rakibinizin Cumhurbaşkanı olmasına razısınız yeter ki Silivri’den aday olmasın… Ama ben Silivri’yi çok seviyorum, Silivri’de olmaktan ve Silivri’ye hizmet etmekten çok memnunum. Hayal ettiğim Silivri’yi bu 5 yıla sığdıramayacağım çok açık. Bu nedenle önümüzdeki süreçte Allah ömür, sağlık ve sıhhat verirse Silivri Belediye Başkanlığı görevi için tekrar aday olmak istiyorum.

İkinci sorunuz Cumhur İttifakı bozulursa yine aday olur musunuz… Milliyetçi Hareket Partisi kökleri çok eskiye dayalı, Milliyetçi Hareket Partisi ismini almasının üzerinden de 52 yıl geçen ve bu ülkenin de en önemli siyasi partilerinden birisi. Ama şunu da belirteyim; Cumhur İttifakı çok sağlam temellere oturmuş ve Cumhur İttifakı’nın kuruluş protokolündeki “bu devletin ebet müddet korunabilme ve nizam-ı alem ” ülküsüyle kurulan bir ittifak olduğu maddesi var. Kolay kolay bozulacağını tahmin etmiyorum. Düşünmek istemiyorum. Türkiye’nin hayrına bir ittifak olduğunu düşünüyorum. Kökleri çok eskiye dayalı Türk Milliyetçiliği fikriyatının yılmaz savunucusu Milliyetçi Hareket Partisi’nin belediye başkanı olarak da aday olmam için sizin dediğiniz şartlar oluştuğunda da önünde hiçbir engel duramaz. Biz dün de Milliyetçi Hareket Partisi’yiz, bugün de Milliyetçi Hareket Partisi’yiz, yarın da Milliyetçi Hareket Partisi olacak. Onun için MHP’nin bir belediye başkan adaylığının ona veya şu konjonktüre bağlanmasını doğru bulmuyorum.

CEM GÜNER: Toplum içerisinde “Cumhur İttifakı bozulursa Volkan Yılmaz CHP’ye geçer ve o zaman beklentilerin çok üzerinde bir oy alarak yeniden belediye başkanı seçilir” yorumunu yapanlar var. Sizin kulağınıza bu yorumlar geldi mi? Bu teori hakkında ne düşünüyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Hayal gücü çok geniş arkadaşların diye düşünüyorum… Ben Milliyetçi Hareket Partisi’nde siyaset yapmaya başladığım günden bu güne MHP çatısı altından ve ülkücü kimliğimden ayrılmayı hiçbir zaman düşünmedim. Hiçbir güç, hiçbir makam ve hiçbir mevkii de bu düşüncemi değiştiremez. Ben Milliyetçi Hareket Partisi’nin çatısı altında dün belediye başkanı değildim, yarın da belediye başkanı olmayabilirim. Belediye başkanı olmak, milletvekili olmak, makam, mevkii, koltuk her şey değildir. Bizim bir çizgimiz, bir ülkümüz, bir duruşumuz var. Onu da bozmadan MHP çatısı altında buna devam edeceğiz inşallah…

CEM GÜNER: Silivri Kaymakamı değişti… Yeni Kaymakam Sayın Tolga Toğan ile koordinasyonunuz nasıl?

VOLKAN YILMAZ: Öncelikle eski kaymakamımız Ali Partal Bey’den bahsetmek istiyorum. Kadirşinaslığı, mütevaziliği, devlet adamlığı noktasında Silivri’ye çok şeyler kattı. AK Parti İlçe Başkanı Kutlu Bozoğlu’nun da teklifi ile Silivri Belediye Meclisi olarak kendisine Fahri Hemşerilik Beraatı verdik. Ben Sayın Ali Partal’a Silivri’ye yaptığı hizmetler için bir kere daha teşekkür etmek istiyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar… Tolga Bey genç, dinamik, pırıl pırıl bir kaymakamımız. Daha önceki kaymakamımızla olduğu gibi kendisiyle de uyum içerisindeyiz. Silivri’de devlet-millet el ele ve biz hizmet etmek için yarışıyoruz. Bu konuda yeni kaymakamımızın da enerjisi yüksek. Özellikle eğitim konusunda Silivri ilçesi 2022 ve 2023 yılında çok önemli hizmetlerle karşı karşıya kalacak.

CEM GÜNER: Siz Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü mezunusunuz. Uzmanlık alanınız ekonomi. Türkiye’nin bugünkü ekonomik durumu hakkında başta dolar ve euro olmak üzere döviz kurlarındaki dalgalanma hakkında ne düşünüyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Her ne kadar ekonometri bölümü mezunu olsam, ekonomi konusunda eğitim de görsem ondan sonra bir akademik kariyer yapmadım. Ve o alanda çalımlalar yapmadım. Dolayısıyla bu konuda çok iddialı sözler sarf etme haddimi kendimde bulmuyorum. Ama yaşanan gelişmeleri tabi ki yakinen takip ediyoruz. Pandemiden sonra dünyada yeni bir düzen kurulacak deniyordu hatırlarsanız ve ekonomistlerden, siyasetçilerden, dünya stratejilerini belirleyen kuruluşlardan çok sıkça duyardık bunu. İşte o pandemi sonrasında yaşanan tedarik zinciri ile belki 50 yıldır hiç enflasyonla karşılaşmayan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler de ciddi enflasyonist baskılara maruz kaldı. Belki bizim alıştığımız ama onlara göre ciddi sonuçlardı bunlar. Bu tedarik zincirin de kırılmasıyla birlikte Türkiye’nin önünde aslında ciddi bir fırsat oluştu. Avrupa, ABD ve Çin’deki tedarik zincirine uygulanan ambargo nedeniyle Türkiye aslında avantajlı bir duruma geçti. Son zamanlarda gelen ihracat rakamlarından ve Türkiye’nin de ihracat fazlası vermesinden dolayı yani ihracatın ithalattan fazla olması da bunun işareti aslında. Tabi ki Merkez Bankası’nın uyguladığı faizin düşürülmesi politikasının da yarattığı sıcak paranın durumu, ekonomide dış güçler, spekülatörler gibi söylemler kolaydır ama bu söylemleri vatandaş satın almaz. Size ekonomiyi yönetmeniz için vatandaş görev vermiştir, temelleri doğru oturtarak yönetmenize bakarlar. Onun için bu sıcak para hareketleri döviz kurunda çok hızlı değişkenlikler yaptı. Bu da üreticinin canını yaktı, tüketicinin canını yaktı. Zamlar arka arkaya geldi. Demirin fiyatı yükseldi, çimentonun fiyatı yükseldi, belediyelerin ihalelerine dahi müteahhitler giremedi çünkü belirsizlik ortamı çok kötü bir ortamdır.

Sayın Cumhurbaşkanımız’ın, Bakanlar Kurulu toplantısından sonra yapmış olduğu açıklamaları ve alınan tedbirleri ben yerinde buluyorum. Buna “dolaylı bir faiz artışı yapıldığı” eleştirileri de var. Ancak ben bu eleştirilere katılmıyorum. Şimdi Cumhurbaşkanımız şunu yapabilirdi; faiz şu anda 14 yanılmıyorsam, faizi 24’te tutardı, dolar da 8-9 TL dolaylarında gezerdi, ancak üretici bu faizden etkilenirdi, tüketici etkilenirdi, ev alacak, araba alacak olan vatandaş bu faizden etkilenirdi ve ekonomik daralma yaşanarak istihdama yönelik yatırımlar bu faiz ortamında olmazdı. Cumhurbaşkanımız’ın faizi düşürmesiyle beraber dolarda ki bu normaldir ciddi hareketlilikler yaşandı. Son alınan kararla hükûmetimiz vatandaşına şunu diyor; “TL’ye güvenin, bana güvenin, bankada TL mevduatınız var, kaç para getiriyor size bir ayda veya bir yılda diyelim 10 TL, dövizle aynı periyot içerisinde kazanacağınız parayı ben garanti ediyorum. Döviz eğer size 15 TL kazandırır, faiz 10 TL kazandırırsa aradaki 5 TL’yi hükûmet olarak biz size ödeyeceğiz. Faiz doların üzerine çıkarsa da bu size helali hoş olsun. Siz bu parayı kazanacaksınız.” Şu anda faizde parasını bulunduran vatandaş, dolarla kazanan vatandaşla eşitlendi. Vatandaş o riski almadan dolarla kazandığı parayı kazanacak. Ancak faiz yükselmediği için; üretici, tüketici, ev araba alacak olan insanlar da düşük faizden borçlanabilecekler. Tabi inşallah bu yapılan palyatif çözümlerin yerini ekonominin kendi kuralları çerçevesinde yürüdüğü bir istikrar ortamına doğru evrileceğini düşünüyorum. Bu bir geçiş sürecidir. Ben 6 ay veya 1 sene içerisinde Türk ekonomisinin; ihracatın arttığı, ihracatla beraber bütçe fazlasının verildiği ve yatırımların arttığı bir döneme doğru gittiğini görüyorum.

CEM GÜNER: Belediye meclis kararı ile Silivrispor Kulübü’ne düzenli olarak kaynak aktarıyorsunuz. Kulübün spor politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

VOLKAN YILMAZ: Aslında bu konu belki şu ana kadar konuştuğumuz konu kadar cevabının verilmesi gereken bir konu. Türk sporunun genel sorunları var. Iğdırspor’un da, Nevşehirspor’un da Silivrispor’un da yaşadığı ve yamakta olduğu genel sorunlar ve problemler var. Futbol, tüm dünyada önemli ama Türkiye’de adeta bir yaşam tutkusu gibi… Ben Galatasaray Kulübü altyapısında da futbol oynadım. Sabahleyin eski futbolcu arkadaşlarım ziyaretime gelmişleri, bu konuları konuştuk. Türkiye’de altyapılara önem verilmedikçe, spor tesislerine önem verilmedikçe, sporun aynı zamanda bir kültür olduğu, bir yaşam biçimi olduğunun farkına varılmadığı, yalnızca müsabaka yalnızca maç kazanmadan ibaret olmadığının farkına varılmadığı sürfece bu problemleri yaşamaya devam edeceğiz. Ben belediye başkanı olarak şehrin kaynaklarını kullanırken yalnız futbolu, yalnız sanatı, yalnız kültürü veya yalnız tek bir parametreyi düşünerek bu kaynakları kullanamam. Bu şehirde spor da olacak. Bu şehirde kültür de olacak. Bu şehirde sosyal yardımlar da olacak. Bu şehirde geceleri yatağa karnı aç olarak giren çocukların karnını doyurmak da olacak. Her şey olacak bu şehirde. Ama birini sivriltip bütün kaynakların yalnızca ona verilmesini istemek bunu kim isterse istesin doğru bir istek değil. Bunu vatandaş da istese, futbolcu da istese, antrenör de istese, kulüp başkanı da istese doğru bir şey değil.

Yıllarca birçok yerde spor kulüpleri siyasetin bir aracı olarak kullanıldı. Halen de birçok yerde kullanılıyor. Ben göreve geldiğim gün ne dedim; ne meslek odasının, ne herhangi bir STK’nın, ne spor kulüplerinin, ne de Silivrispor’un kongresinde kimin başkan olacağına, kimin yönetici olacağına müdahil olmayacağım, karışmayacağım. Ve o seçilen arkadaşlara kim olursa olsun belli bir oranda yardım yapacağım. Makul ve mantıklı bir çerçevede… Ama sakın ola sakın Silivrispor’u silah olarak bana kimse doğrultmaya kalkmasın. Buna da kimsenin gücü yetmez… Yetmeyecek… Bunu da buradan ifade etmiş olayım…

Ama ben Silivrispor’da formasını para almadan giymiş, bu forma altında terlemiş bir kardeşinizim… Spor aşığıyım… Futbol aşığıyım… Ama şu demek değildir ki yalnızca bir şampiyonluk, yalnızca sportif başarı her şeydir… Silivrispor’un son günlerde yönetimin uyumlu bir çalışması var. Ahenk içerisinde el ele vermişler çok güzel işler yapıyorlar. Silivrispor’un tribünlerine gittiğimde çocukları ve hanımefendileri görmeye başladım. Kız çocuğunu alıyor, eşini, kardeşini, bacısını alıyor ve el ele tutuşarak maça geliyorlar… Bunun daha da artması lazım. Silivrispor maçlarının olduğu gün burada şehirde karnaval havası olması lazım. Kafelerin, restoranların Silivrispor atkıları olan insanlarla dolması lazım. İnsanların şarkılar, türküler, marşlar söyleyerek o stada akması lazım. Ama bunun için ne lazım biliyor musunuz; o annelerin, o kadınların bu şehrin takımını sahiplenmesi için çocuğunun yeğeninin, oğlunun, kızının, torununun Silivrispor’un altyapısında spor yapması lazım. Voleybol oynaması lazım, basketbol oynaması lazım, futbol oynaması lazım ki kendi içinden bir şey bulsun. Silivrispor’un terli forması o evin içine girsin. O havayı o ev teneffüs etsin ve Silivrispor kültürü oluşsun. Yoksa futbolda her yıl şampiyon olmuşsun veya her yıl küme düşmüşsün bunları hepsi geliyor ve geçiyor. Hiçbir şey de hatırlanmıyor. Hatırlanan tek şey spora yapılan yatırım.

Bakın tesis fakiri olan Silivri’nin Silivrispor’a ait bir tesisi yok, soyunma odası yok, binası yok, futbol sahası yok, altyapı tesisi yok… Diyeceksiniz ki başkan bunlar yok da sen bunları niye yapmıyorsun. Bu konuda planımız da var çalışmalarımız da var. Ancak tekrar söylüyorum; benim hayalimdeki Silivrispor, mimik takımından profesyonel veya A takımına kadar diyelim bütün branşları oturmuş, birçok bireysel ve takım branşlarında aktif olarak faaliyet gösteren ve dışarıdan gelen parayla değil, öz kaynaklarıyla kendi ayakları üzerinde duran bir Silivrispor. Bu yönde biz Silivrispor’a her yönüyle destek vermeye devam edeceğiz…

CEM GÜNER: Çok teşekkür ediyorum, zaman ayırdınız, çalışmalarınızda başarılar diliyorum…

VOLKAN YILMAZ: Ben teşekkür ediyorum, ben de çalışmalarınızda başarılar diliyorum…

Editör: TE Bilişim