Bu hafta Deniz ile Dobra Dobra köşemiz’de neredeyse tüm Silivri’nin yakından tanıdığı kiminin sevdiği kiminin kızdığı Cem Güner konuğumuz oldu. Yaptığı her iş de ve her yazısında kendine göre haklı sebepleri olduğunu söyleyen Cem Güner’e biz sorduk o da dobra dobra cevap verdi.

08 Mart 1972 İstanbul doğumlu olan Güner İlkokulu Kadıköy Moda İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Silivri’de bitirdi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde radyo yayıncılığı eğitimi almış. Silivri ve Büyükçekmece’deki çeşitli yerel gazetelerde muhabirlikten Genel Yayın Yönetmenliğine kadar çeşitli görevlerde bulunmuş, ünlü magazinci Kenan Erçetingöz ile birlikte gecce.com’u hazırlayarak yönetmiş. 
Kadrosunun en az yarısı Ergenekon operasyonları kapsamında gözaltına alınan Yeniçağ TV’de kuruluşundan kapanışına kadar editörlük yapmış ve TV programları hazırlayıp sunmuş. 6News TV’de akış sorumlusu editör olarak görev yaptı. Halen kendisine ait olan supersilivri.com’u yönetiyor. 

Röportaj: Özgün Deniz GÜNDÜZ / silivridehaber.com


Cem Güner’i en yakından tanıyan insan yine Cem Güner’dir diye düşünürsek bize kendini anlatır mısın?

Silivri’nin 44 yaşındaki yaramaz çocuğuyum. Aslında çift kişilikliyim ben. Bazen dünyanın en ciddi adamı bazen de yine dünyanın en zıpır insanıyla karşılaşabilirsiniz.

 

Medya ve siyasete girmeden önce kişisel özelliklerini ve hobilerini sorsak bize nelerden bahsetmek istersin.

Bütün müzik aletlerini çalarım mesela. Piyano, gitar, ud, keman yani aklınıza ne gelirse... Yüzerim, spor yaparım, bol bol kitap okurum. Bisiklete binerim. Sinemaya, tiyatroya giderim. Çocuklarla birlikte yaramazlık yaparım.

 

Mahkeme kararı çıkalı henüz çok yeni olduğu için Müjdat Gezen’le ilgili olayı sormak istiyorum. 2 sene kadar önce bir panele katılmak üzere Silivri’ye gelen Müjdat Gezen; sen ve Uğur Samet Avcı’nın şikayeti üzerine para cezasına çarptırıldı. Bu olayın aslı nedir?

Müjdat Gezen, Rotary Kulübü ve Silivri Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği organizasyonu davetlisi olarak Silivri’ye geldi. Konuşmasına başlamadan önce de mikrofondan biz Silivrili gazetecileri rencide eden cümleler kullandı. Şimdi o saygısız konuşmayı Kaymakam için, Garnizon Komutanı için, ilçedeki şu müdürü bu müdürü için yapsa ne olurdu? Mahkemeye verilirdi. Peki biz gazeteciler için yapınca hiçbir şey olmaması mı gerekiyordu? Ben de müdahale edip gerekeni yaptım. Durum bundan ibaret. Evet bazı insanlar bizi eleştirdi; keşke yapmasaydınız diye. Onlara da şu cevabı veriyorum; biz Silivri’de görev yapan gazeteciler ilçe protokolünün bir parçasıyız. Kimse kusura bakmasın ama o saydığım kişilere gösterilen saygı bize de gösterilecek. Ben kendimi de meslektaşlarımı da sosyal statü anlamında kaymakamın, bilmem ne müdürünün altında görmüyorum. Buradaki gazetecilerin hepsi ilçe protokolünün mensubudur. Bunu bilmeyen varsa öğrensin. Kaldı ki ille de protokol mensubu olmanız gerekmiyor; bir insan “ben ünlüyüm” diyerekten sıradan bir vatandaşa da hakaret edemez. Ederse de gerekli hukuki yaptırımla karşılığını bulur.

 

Seni 3 yıldır tanıyorum ve adını duyunca hemen neşelenip gözleri parlayan insanlar da gördüm yine tabiri yerindeyse kulaklarından barut fışkıranları da gördüm. Cem Güner insanlara ne yapıyor da böyle oluyor?

Öncelikle Silivri’nin halen büyük olmayan bir sahil kasabası olduğu gerçeğini kabul ederek başlayalım bu soruya cevap vermeye. 27 yıldır gazetecilik yapıyorum ve bu sürecin büyük bir çoğunluğu Silivri’de geçti. Herkese ağam paşam diyerek gazetecilik yapamazsınız. Silivri’de hiç mi kötü insan, madrabaz, hokkabaz, hamuduyla götüren siyasetçi vs yok? Hadi bunları da bırakın; hiç mi eleştirilmesi gereken toplumsal sorun yok? Hiç kimsenin nasırına basmadan işinizi yapamazsınız. Eğer ki yaparsanız ve sizin gözünüzde herkes iyiyse; bunun adı gazetecilik olmaz, soytarılık olur. 27 yıldır onu da yaz, bunu da yaz, şunu da yaz derken bazı insanları da karşınıza alıyorsunuz. Bu insanlarla ve yakınlarıyla her gün yüz yüze bakıyorsunuz. Ve bilirli bir zaman sonra toplumun bir kesimi ile aranızda husumet oluşuyor. Bu her meslek için geçerli değil ama ne yazı ki yerel gazetecilik için geçerli...

 

Özellikle belediye başkanlarıyla olan anlaşmazlıkların ve kavgaların dikkat çekiyor...

Bakın bu özelliğimle gurur duyuyorum. Yaşadığı ilçenin belediye başkanlarıyla ters düşmeyen ve kavga etmeyen gazeteci bana göre gazeteci değildir.

 

Ama Özcan Işıklar ile bir dönem çok iyi geçiniyordun...

Olması gereken de bu değil mi?

 

Nasıl yani?

Bir gazeteci ile bir belediye başkanı hep iyi geçiniyorsa bu işte bir anormallik vardır. Hep kavga ediyorsa yine bir anormallik vardır. Olması gereken bazen iyi geçinmek bazen de kavga etmektir.

 
Mutlaka kavga mı etmek gerekiyor?

Gerekirse edeceksiniz... Ben işimi yapıyorum. Ama Işıklar köpürüyor. Bana mail atıp “el Nusra gibi kafası keserim” diyor. Bakın her belediye başkanı, o koltuğa oturunca çevresinde kendisine biat edecek insanlar görmek istiyor. Işıklar da, “Belediye başkanını eleştirmek benim ne haddime ağabeeyy” diyecek gazeteci (!) arıyor.

 

Sadece belediye başkanını değil, bazı siyasetçileri de hatta bazı sivil toplum kuruluşları yöneticilerini de yeri geldiğinde çok sert eleştiriyorsun. Diğer gazeteciler bunu pek yapmıyor.

Diğer gazeteciler ve ben diye bir ayırım yapmak çok yanlış. Biz hepimiz tornadan çıkmış gibi aynı standartlarda değiliz. Aynı olmak, aynı şekilde davranmak durumunda da değiliz. Başkaları ne yaptığı beni ilgilendirmiyor. Ben işimin gereğini yapıyorum. Kaldı ki içimizde bir takım tarikatlar tarafından bu mesleğin içerisine sokulanlar da var. Bunlar ilk bakışta “efendi” göründüğü için siyasetçilerin işine geliyor. Olması gereken; bir gazetecinin eleştirmekten imtina etmesi değil eleştirmekten imtina etmemesidir. Ayrıca şuna da dikkat çekmek istiyorum; 27 yıldır bu işi yapıyorum ve Silivri siyasetini çok iyi tanıyorum. Siyaset ve sivil toplum aktörlerinin ciğerlerini biliyorum. Bazı şeyler göründüğü kadar masum değil.


Göründüğü kadar masum değil derken neyi kastediyorsun?

Türkiye’de hangi filmler çevriliyorsa Silivri’de de ona benzer filmler çevriliyor demek istiyorum. Ben Silivri’de hiçbir zaman bu filmlerin figüranı olmadım. Şimdiye kadar hep toplum menfaatine aykırı olan çarklara çomak soktum ve bazı insanları rahatsız ettim. Ve bundan sonra da çomak sokmaya devam edeceğim.


Yerel siyasetçilerin Silivri’ye hizmet etmediğini mi düşünüyorsun?

Önce kendilerine sonra Silivri’ye hizmet ediyorlar.


Bu söylediğin Özcan Işıklar için de geçerli mi?

Tabi ki geçerli...


Somut örnek verebilir misin?

En masumundan örnek vereyim. Makamının avantajını kullanarak Silivri’deki emlakçıların işlerini elinden aldı. Hisseli satışlar üzerinden medya kampanyası yürüterek dikkatleri üzerine çekti. O an için söyledikleri doğruydu. Ancak bu doğrunun üzerine dayanarak kendisine avantaj sağladı. Piyasanın dikkatini çekerek arazi almak isteyen herkesi belediyeye yönlendirdi. Şimdi ise bu kişilerin çoğuna kendisi veya bazı meclis üyeleri aracı olarak yer satıyor. Kazandıkları komisyonun haddi hesabı yok. Trilyoner oldular...


Işıklar’ın siyaseti yapış şeklini nasıl buluyorsun?

Silivri’yi padişah gibi yönetiyor. Halka danışmıyor. Hatta partisine bile danışmıyor. Silivri’de 20 yıl önce tartışma kültürü vardı. Bir proje uygulanacağı zaman halkın, sivil toplum kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin düşünceleri alınırdı. Selami Değirmenci, partisi ve örgütü ile konuşur; karar vermeden önce onların da düşüncelerini dinlerdi. Bu fikirler günlerce kamuoyu önünde tartışılırdı. AK Partili, sağcı Hüseyin Turan bile arada sırada halk toplantıları düzenlerdi. Şimdi tartışılmıyor ve hatta tartıştırılmıyor.

Işıklar’ın yönetim tarsızda bir kurnazlık kültürü hâkim. Aklınıza gelecek her konuda akıl oyunları oynuyor. Birlikte yola çıktığı çoğu insanı siyasi amaçları uğruna kandırıyor ve oyuna getiriyor.

Parti içerisinde adeta padişah gibi davranıyor. Herkese tepeden bakıyor. Parti binasına gitmeyi bile partililerine karşı bir lütuf olarak görüyor. CHP’li bir belediye başkanı, hani güya sosyal demokrat bir belediye başkanı olarak partisiyle, partilisiyle bir araya gelmiyor. Partinin ilçe yönetimini zaten kendisi oluşturdu. Sadece genel merkezden yazılı talimat geldiği zaman örgüt toplantısı yapıyorlar. Kendisini o makama taşıyan partililere adeta “oy verdiniz bitti. Hadi bir dahaki seçime kadar gözüme gözükmeyin” deniliyor. Şimdiye kadar örgüte, CHP’li rütbesiz apoletsiz sade üyelere tek bir konuyu bile danışmadı. Hiçbir sorunu ve projeyi parti binasında tartışıp, partililerin düşüncelerini aldıkta sonra değerlendirmeye almadı Işıklar. Bu tutumuna karşı çıkan hemen aforoz edildi. Böyle sosyal demokratlık olur mu? Güney Kore’nin acayip saçlı lideri Kim Jung-Un’dan ne farkı kaldı?

CHP’li parti üyeleri Işıklar’a sadece uzaktan bakıyor. Silivri’de başka bir partinin belediye başkanı olsaydı CHP’liler ona da uzaktan bakacaklardı. Ne farkı kaldı?

Ne yazık ki herkesi kullandığı gibi partisini de istediği ikbale ulaşmak için basamak olarak kullandı. Partililerini figüran gibi kullandı. Halen de kullanıyor. Işıklar CHP’nin belediye başkanı değil; topu topu 10 kişinin belediye başkanı. Silivri’de 10 kişi ikbal kazanıyor, para kazanıyor, mal mülk sahibi oluyor. CHP’li üyeler de farkında olmadan onları destekleyip duruyor.

Özcan Işıklar öyle bir insandır ki; sizinle işi bitene kadar günde 20 kere telefon eder. İşi bittiği saniyeden itibaren bir telefonunuza bile çıkmaz. Nasıl adam satılır diye sorun; oturur bütün kurnaca yöntemlerinin kitabını yazar. Eğer CHP’liyseniz; parti için yaptığınız bütün çalışmalar ve verdiğiniz emekler Işıklar’ın “ekibim” dediği Ömer Çetin, Meral Türkmen, Melis Avcı ve Merve Madak’ın kalkınmasına yarar... Onlar erer muradına, partililer çıkar kerevetine...


Anladığım kadarı ile Özcan Işıkları başarısız bir belediye başkanı olarak görüyorsun. Kavgalı olmadığınız zamanlarda da bu şekilde mi düşünüyordun?

Öncelikle şunu düzeltelim, kavgalıyken öyle kavgasızken böyle diye bir durum yok. Ben işimi yapıyorum, işimi yaparken bazı insanlarla karşı karşıya gelebilme ihtimalimiz her zaman var. Ve genellikle de ilçedeki en aktif siyasetçi olması sebebiyle belediye başkanlarıyla karşı karşıya geliyoruz. Bu durum dışarıdan kavga olarak yorumlanıyor. Ben de diyorum ki o zaman; amacımız daha iyi bir Silivri ise ne yapalım yani kavgaysa kavga...

 

Başarısız diye değerlendirdiğin Özcan Işıklar'ın hiç mi doğru ya da iyi yaptığı bir şey yok?

Olmaz olur mu var tabi ki... Bak bütün samimiyetimle söylüyorum; Özcan Işıklar’ın çok güzel projeleri var kendisi harika bir teorisyen. Ancak beceriksiz olduğu ve doğru düzgün bir ekibi bulunmadığı için bu projeler lafta kalıyor ve uygulanamıyor. Özcan Işıklar’dan çok başarılı bir belediye başkan danışmanı olur ama başkan olamaz ve olamıyor da. Işıklar düşünüp taşınıp proje üretecek ve becerikli bir belediye başkanı da bunları gerçekleştirecek. İnan bana Silivri o zaman uçuşa geçer.

 

Dediğin kadar kötü ise nasıl oluyor da ikinci dönem başkanlığı aldı sence?

Sana bir şey itiraf edeyim; ben de Işıklar’a oy verdim hatta böyle giderse üçüncü dönemi de alır. Ancak Silivri’ye yazık olur. Silivri yerinde sayar insanlar Işıklar’a değil, ‘’aman AK Parti gelmesin’’ korkusundan dolayı CHP’ye oy veriyor. Silivri seçmeni ölümden korkup sıtmayı tercih ediyor.


Muhalefetin yapmadığı eleştiriyi sen yapıyorsun. Peki siyasete girmeye niyetin var mı?

Ben siyasete yabancı bir insan değilim. Geçmişte gençlik kolları başkanlığı yaptım. Zaten halen de kayıtlı CHP üyesiyim. Önce kendi partimi sonra başka partileri eleştiriyorum.

 

Gelecekle ilgili hedefin nedir?

Silivrili olup, Silivri’ye aşık olan her insanın gönlünde Silivri Belediye Başkanı olmak yatar.

 

İnanıyorum ki farklı ve radikal bir belediye başkanı olurdun.

Zaten yakın gelecekte Türkiye’nin siyasi yönetim sistemi değişecek gibi görünüyor. Kaymakamlıkların kaldırılacağını ve belediye başkanının mülki amir olarak ilçenin tamamını tek elden yöneteceği bir sistemin getirileceğini tahmin ediyorum. Yani yakın gelecekte belediye başkanı Silivri Cumhuriyeti’nin fiili başbakanı olacak. Hadi gelin hayal kuralım. Eğer ki bir mucize olur ve bu görev bana kısmet olursa Silivri’deki bütün statükoları fırlatır atarım.

Ancak şimdi önce şu andaki sistem üzerinden konuşalım. Silivri tarihindeki hiçbir belediye başkanı göreve başladıktan hemen sonra Silivri’deki belediye dışı kurumlardan birifing almadı. İyi de ilçenin ayrıntılarına tam anlamıyla hakim olmadan nasıl yöneteceksiniz? Belediye başkanı sadece belediyeyi yönetmiyor ki. İlçedeki bütün kurum ve kuruşlarla tam bir koordinasyon içerisinde olanız lazım. Bir belediye başkanının bu hafızaya sahip olabilmesi 5 yılını alıyor. Halbuki seçilir seçilmez sırasıyla ilçedeki bütün kurum ve kuruluşlardan brifing talebinde bulunsa iki ay içerisinde bütün bürokratik dinamiklere hakim olacak. O zaman atom karınca gibi çalışırsınız.

Devam ediyorum. Ben belediye başkanı olursam belediye meclisinin profil yapısını kökünden değiştiririm. Bütün statükoları fırlatır atarım. Belediye meclisleri bölgeci bir yapı baz alınarak oluşturuluyor. Bilmem ne mahallesinden bir kişi, şuralılardan bir kişi, buralılardan bir kişi diye oluşturuldu şimdiye kadar belediye meclisleri.
Ortalıkta baston yutmuş gibi kasıntı kasıntı dolaşan bir yığın adam var. Sırf bilmem nereli diye meclis üyesi yapılmış. Belediye meclisinde bölgelerin değil bütün Silivri ‘yi oluşturan toplumun dinamiklerinin temsil edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sokaktaki gençler nerede? Silivri’nin tozunu yutmuş kadınlar nerede? Haksızlığa uğramış, canı yanmış insanlar nerede? 5 yıl boyunca ağzını bile açmayan meclis üyesi istemiyorum. Siyasi partilerin içerisinde ilçenin sorunlarını en iyi takip eden en dinamik insanları dışlayıp falanca yörenin temsilcisi diye paraşütle adam ve kadın getiriyorlar.
CHP’nin kadın kollarında gece gündüz çalışan insanların üzerine seçime bir ay kala aday getiriyorlar. Böyle şey olmaz. Belediye meclisi bu haliyle Silivri’nin dinamiklerini temsil etmiyor. Belediye meclisi statükoyu temsil ediyor... Ağa çocuğunu getirip meclis üyesi yapıyorlar. Hayır kardeşim; sorun yaşamış, canı yanmış insanları getireceksiniz koyacaksınız oraya ki sorunlara çözüm bulunsun.

Belediye meclisini klimalı salonda değil; uzak mahallelerdeki düğün salonlarında halkın arasında, kadının, çocuğun, içerisinde, toprağın tezeğin, çamurun içerisinde toplarım. Silivri Belediye Meclisi bir kere bile belediye binası dışında toplanmadı. Git kardeşim Büyükçavuşlu’ya orada topla meclisi. Bir sonraki ay Danamandıra’da topla. Başka bir ay Cumhuriyet Mahallesi’nde topla. Aç kapa artema gibi 10 dakikada bitmesin meclis. Sorun konuşma yeri orası. Sorunları orada konuşmayacağız da nerede konuşacağız?

Devam ediyorum. Belediye binası saray gibi oldu. Sabahları Başkan ve başkan yardımcıları karakovan balıyla, Afyon’dan özel gelen kaymakla makam odalarında kahvaltı yapıyor. Saraycılık oynuyorlar orada. Başkanlık katına vatandaş çıkacak diye ödleri kopuyor. Özcan Işıklar 7 yıldır belediye başkanı daha bir kere bile halk toplantısı düzenlemedi. Güya sosyal demokrat belediye başkanı olacak. Bilmem ne marka ayakkabılarla halıların üzerinde geziniyorlar. Paçasında çamur olmayan belediye başkanına ben oyumu helal etmem.

 
Yine konu Özcan Işıklar’a geldi. Sen belediye başkanı olsan neler yapardın?

Mazbatamı alır almaz ilçedeki bütün kurumlardan brifing alırım demiştim zaten. Onun arkasından en çok şikayet gelen mahallede bir ev seçer o evde bir hafta boyunca akşamları misafir kalırım. O sorunları bizzat yaşarım. Saraya kapanarak belediye başkanlığı yapılmaz. İlçenin bütün sorunlarını iliklerine kadar yaşayacaksın. Silivri’de 30 yıldır yazlıkta kalan bilim adamlar, profesörler var. Çoğu buranın problemlerini hepimizden daha iyi biliyor ve gözlemliyor. Öncelikle o değerli insanların envanterini çıkartırım. Arkasından düşüncelerinden faydalanmak için de ne gerekiyorsa onu yaparım. Ayağınıza kadar gelmiş; yıllardır burada yaşayan ülkenin en değerli beyinleri var. Bunları görmemek olur mu? Bu nasıl bir insan israfıdır anlamıyorum. Ben saraycılık oynamak için değil çalışmak ve üretmek; imkânsız denilenleri başarmak için belediye başkanı olmak istiyorum.


Peki olabileceğine inanıyor musun?

Olamayacağımı biliyorum. Çünkü Silivri’de siyaset statüko tarafından işgal edilmiş durumda. Siyasi partiler statükonun elinde.



Editör: TE Bilişim