Silivri tarihi üzerine ilk araştırma yapan kişi Dr. Cemal Kozanoğlu’dur. 1989 ila 2004 yılları arasında belediye başkanlığı yapan Selami Değirmenci’nin de kayınpederi olan Dr. Kozanoğlu’nun çalışmaları 1994 yılında "Her Yönüyle Silivri” adıyla kitap haline getirildi.

Kozanoğlu’nun 2001 yılında aramızdan ayrılmasıyla birlikte Silivri tarihi araştırmaları bayrağını avukat Hulusi Üstün devraldı.

Üstün’ün Silivri tarihi ve Silivri kültürüyle ilgili araştırmaları geçtiğimiz günlerde kitap olarak basıldı. Belediye başkanı Volkan Yılmaz’ın yakın ilgisi ve desteğiyle Silivri Belediyesi kültürel yayınları arasında yer alan “Geçmişten Günümüze Silivri” adlı 255 sayfalık bu eserde ilçemiz hakkında oldukça geniş bilgiler yer alıyor.

Günümüzde Silivri olarak adlandırılan bu coğrafyanın ilk sahipleri olarak bilinen Traklar, Megaralılar, Persler, Spartalılar, Makedonyalılar, Galatlar ve Bulgarlar hakkında bilgilerde tutun; Silivri halkını oluşturan Muhacirler, Pomaklar, Patriyotlar, Museviler ve Ermeniler’in yaşayışları ile ilgili bilgileri de yine bu kitapta bulabilirsiniz.

Silivri ile ilgili çok sayıda araştırma yapan Hulusi Üstün, ilçede yaşanan çeşitli olaylara da hikaye şeklinde yer vermiş kitabında. Bayram kutlamalarından tutun felaketlere, hüzünlü ve esprili olaylara kadar birçok Silivri hikayesini okuyabilmek mümkün...

Şimdi naçizane bendeniz de bu pazar günü yazımda; yine “Geçmişten Günümüze Silivri” adlı kitabın 69. sayfasında yer alan bir Silivri Musevisi’nin kısa öyküsünü aktarmak istiyorum.

Devir Osmanlı’nın son dönemi yada cumhuriyetin ilk yıllarıdır. Silivrili Museviler; Kal Kadoş de Silivria Sinagonu’nun ölen kapıcısının yerine bu görevi yapacak bir başkasını aramaktadır. İki başvuru olur. Adaylardan birisi okur yazar, diğeri ise okur yazar değildir. Musevi cemaatinin ileri gelenleri okuma yazma bilen kişiyi tercih eder ve onu kapıcı olarak göreve başlatırlar.

Başvurusu reddedilen Musevi’nin onuru incinir. “Eğer bir sinagog kapıcısı da olamayacaksam neden burada kalıyorum” der ve Silivri’yi terk edip Amerika’ya gider.

Küskün Musevi’ye Silivri’deyken uğramayan şans perileri Amerika’da yaren olur. Karşına çıkan fırsatları akıllıca değerlendiren Musevi kısa zamanda Amerika’nın sayılı zenginleri arasına girer.

Bir gün kendisiyle röportaj yapan bir gazeteci, büyük iş adamına en zor soruyu sorar.

- Sizin için okuma yazma bilmez diyenler var, ne aptalca bir iftira değil mi?

Musevi gayet ciddi bir şekilde karşılık verir bu soruya:

- Bu iftira değil, ben okuma yazma bilmem.

Gazeteci büyük bir hayranlıkla bakar karşısındaki kompleksiz iş adamına ve hayretini gizleyemez.

- Okuma yazma bilmediğiniz halde böylesine başarılı ve zengin bir insan olmuşsunuz, bir de okuma bilseydiniz kim bilir ne olurdunuz?

Musevi gülümsemiş:

-Silivri’de sinegogun kapıcısı olurdum diye cevap vermiş…

Evet…

Hulusi Üstün’ün kaleme aldığı hikaye bu şekilde…

Bu Amerikalı zengin işadamının kim olduğunu ben de çok merak ettim.

Bir düşünsenize; Türkiye’nin ve hatta dünyanın zirvelerinde yolu Silivri’den geçmiş kim bilir kaç kişi vardır…