Özcan Işıklar, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada; "2009'daki seçim kampanyası sırasında Mehmet Balcı adlı işadamı bana bir zarf göndermiş. Açınca içinden para çıktı. Hemen kendisine geri gönderdim. Buna dair tanıklarım da var. Ancak aynı kişi daha sonr

Özcan Işıklar, Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada; "2009'daki seçim kampanyası sırasında Mehmet Balcı adlı işadamı bana bir zarf göndermiş. Açınca içinden para çıktı. Hemen kendisine geri gönderdim. Buna dair tanıklarım da var. Ancak aynı kişi daha sonra yaptığımız görüşmede AK Parti'ye de para gönderdiğini söyledi" diyor.

Işıklar daha sonra sözlerine devam edem ederek; "AK Partili bir Belediye Meclis Üyesi, bizim (CHP'li) Meclis Üyesi bir arkadaşımızın bulunduğu bir ortamda beni ve Metin Karakaş'ı kastederek 'sizin Başkan şu kadar almış bizim başkan da bu kadar almış' demiş" diyerek rüşvet iddiası içeren tartışmaları başlatan konuşmayı yapıyor.

İddia edilen olayın (eğer gerçek ise) yaşandığı dönemde Silivri Belediye Başkan Yardımcısı olan AK Parti İlçe Başkanı Metin Karakaş da "bunu söyleyen kişiyi bir dakika bile partide tutmam hemen ihraç ederiz" diyerek olaya karşı bir tavır koyuyor.

Kendi partisinin ilçe başkanını (eğer iddialar doğru ise) rüşvet almakla suçlayan AK Partili Belediye Meclis Üyesi'nin kimliğini herkes merak ederken ve adeta bir cadı avı başlamak üzereyken CHP'li Ramazan Sakallıoğlu bu kişinin Yalçın Yönet olduğunu açıklıyor.

Sevgili Silivrililer,

Farkında mısınız bilemiyorum ama bizim insanlarımızın ve değer yargılarımızın şirazesi kaymış.

Şimdi ben konuyu çok farklı bir yönden analiz etmek istiyorum.

Dikkat ederseniz Silivri'deki gazetecilerin tamamı bu cadı avına iştirak ederek "kim bu Meclis Üyesi, Metin Karakaş'ı suçlayan Meclis Üyesi'ni hemen bulalım ve siyasetten dışlayarak infaz edelim" çığlıkları atmaya başladı.

Oysaki gerçek bir gazetecinin ilk önce sorgulayacağı konu rüşvet iddiasının doğru olup olmadığının niçin araştırılmadığı olmalıydı.

Şimdi olayın başlangıcına dönüyorum ve Özcan Işıklar'ın Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmayı yeniden masaya yatırıyorum.

Ne demişti Işıklar;

"Seçim çalışmaları sırasında bana bir zarf geldi. İçini açıp bakınca 40 bin TL civarında para olduğunu gördüm ve hemen geri gönderdim."

Işıklar bunu söyledikten sonra parayı kimlerle geri gönderdiğini de isim vererek belirtiyor. Yani tanık gösteriyor.

Ve lütfen şuna dikkat edelim: Bu olay herhangi bir şekilde patlak verince Işıklar da mecbur kaldığı için bu açıklamayı yapmıyor. Para gönderen işadamının (Mehmet Balcı) adı geçtiği için Belediye Meclisi'ni ve kamuoyunu dürüstlük adına bilgilendirmek için kendiliğinden bunu anlatma ihtiyacını hissediyor.

Işıklar daha sonra sözlerine devam ederek; "Mehmet Balcı, daha sonra yaptığımız konuşmada, AK Parti'ye de para gönderdiğini söyledi" diyor.

Paranın gönderildiğinin iddia edildiği dönemde AK Parti'nin Belediye Başkan adayı Hüseyin Turan ve birinci sıra meclis üyesi adayı da Metin Karakaş...

Özcan Işıklar, parayı geri gönderdiğine dair tanık isimleri de vererek bir açıklama yaptığı halde Hüseyin Turan ve Metin Karakaş'tan şu ana kadar böyle bir açıklama gelmedi.

Sevgili Silivrililer,

Şimdi Yalçın Yönet olayına tekrar gelelim.

Yalçın Yönet ne ile suçlanıyor?

Rüşvet almakla mı?

Hayır.......

Haksız menfaat sağlamakla mı?

Hayır.......

Kendisine veya yakınlarına rant sağlamakla mı?

Hayır.......

Peki gerçekten ne ile suçlanıyor?

Kendi partisinin İlçe Başkanı'nın (Metin Karakaş) rüşvet aldığını iddia etmekle suçlanıyor.

Allah rızası için el insaf.

Basın "iddialar doğru mu?" diye soracağına "vay efendim bu meclis üyesi kim" diye çığlıklar atıyor.

Bu iddia doğru da olabilir veya olmayabilir de... Basının öncelikli görevi iddianın doğruluk derecesini sorgulamak olmalıdır.

Sanki basın ile siyasetçiler arasında çok kutsal bir anlaşma var. O çok kutsal anlaşmanın en önemli şartı da "para işlerini sakın kurcalamayalım" maddesi...

Kara para, sanki basın ve siyasetçilerin en kutsal olgusu...

Kaç kişi bunun farkında ama şu düşülen duruma bakın:

Eğer ortada bir kara para var ise; sakın ola ki o kara paranın üzerine gitmeyelim. O kara parayı ortaya çıkarmaya çalışanı linç edelim...

Dürüst siyasetçileri aramızda barındırmayalım...

Onları siyaset sahnesinden atalım...

Düşünceye bakın düşünceye...

Yuh yazıklar olsun...