15 yıl belediye başkanlığı, iki kere ilçe başkanlığı ve hiçbir görev almadan geçen dinlenme süreleri de dâhil olmak üzere siyasete başladığı günden bu güne kadar geçen 30 yılı aşkın zaman içerisinde kendisini geliştirdiğini, değiştiğini ve olgunlaştığını, bir o kadar da tecrübe kazandığı söyleyen Selami Değirmenci sorularımızı samimiyetle cevapladı.

İşte röportajımız…

CEM GÜNER:  2004 yılında görevi devrettiğinizden bugüne kadar geçen süreçte Silivri size göre yeterince gelişti mi? Silivri’nin yolculuğu size göre doğru bir yöne mi gidiyor?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Tabi ki benden sonra gelen ve 5 yıl süreyle görev yapan Sayın Hüseyin Turan, yine yaklaşık 10 yıl görev yapan Sayın Özcan Işıklar döneminde Silivri’ye mutlaka yatırımlar yapıldı. Ancak geçen 10 yıllık süre içerisinde yatırımlarda ciddi bir duralamanın olduğunu hep birlikte görüyoruz. Temel yatırım bazında hemen hemen bu dönem içerisinde hiçbir yatırım yapılmadı. Bana göre şehirlerin zaman kaybetmeye hiç tahammüllü yok. Yani “bir beş yılla ne olur” derseniz o beş yıl ileride sizin bir 10 yılınızı alır. O nedenle gerek ben, gerekse CHP içerisinde ve mevcut belediye başkanımızın dışında aday adayı olan diğer arkadaşlarımız mevcut belediye başkanının uygulamalarıyla ilgili eksiklikler gördüğümüz için göreve talip olduk. Biz de eksiklikler ve yatırımlarda duralamalar olduğunu gördüğümüz için ve bunu da doğru bulmadığımız için, bu görevi daha iyi yapacağımızı düşünerek göreve talip olduk.

CEM GÜNER:  1989 yılında ilk defa belediye başkanı seçildiğinizde 35 yaşında Silivri’nin en genç belediye başkanı olarak göreve başlamıştınız. Eğer ki CHP’nin adayı olarak ilan edilirseniz 31 Mart günü yapılacak olan seçim itibarıyla 65 yaşında ve büyük ihtimalle en yaşlı aday olarak yarışa katılacaksınız. Aradan geçen 30 yıl sizde ne gibi değişikliklere sebep oldu?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  (Gülüyor) Evet 31 Mart’ta eğer aday olursam 65 yaşında olacağım. Ama adaylar içerisinde derseniz henüz diğer partilerin adayları daha belli olmadığı için onların içerisinde en yaşlısı olup olmadığımı bilemiyorum. Ama diyelim ki öyle oldu; 65 yaşında seçildiğimizi düşünelim yıllar insanlara çok tecrübe kazandırıyor tabi. Mutlaka olgunlaştırıyor. Önemli olan bu süreç içinde doğru değerlendirmeler yapmış olmanız gerekiyor. Fikirlerinizde de yaşam tecrübelerinizde de çok farklılıklar oluyor. 35 yaşında belediye başkanı olduğumuzda belediyecilik konusunda kabul etmek gerekir ki hiçbir bilgimiz yoktu. Ben serbest muhasebeci ve mali müşavirdim. Belediyecilik konusunda ve teknik uygulamalar konusunda hiçbir bilgiye ve beceriye sahip değildim. Ama üniversite mezunu olmanın da o meslekte bulunmanın da belediyecilik konusunda bize faydaları oldu. Diğer taraftan siyasi bir geçmişim de vardı. Eğer ki hiç siyasi partide görev yapmadan doğrudan belediye başkanı olsaydım herhalde çok fazla zorlanırdım. Ama ben siyasete 1983 yılında SODEP kurucu yönetim kurulu üyesi olarak başladım. Yönetimin bütün kademelerinde görev aldım ve yaklaşık bir yıl da ilçe başkanlığı görevinde bulundum belediye başkanı olmadan önce. O süreç içerisinde parti yönetiminde bulunmak hem bize siyaseti öğretti hem de siyaseten insanlarla ilişki kurmayı öğretti. Bunun sonucunda kendi birikimlerimizle de belediyecilik konusundaki bilgi eksikliğimizi gençlik enerjisiyle de tamamlayarak hizmet vermeye çalıştık 15 yıllık süre içinde. Tabi bu arada çok sıkıntılı süreçler de yaşadık zaman zaman. 26 bin civarında bir nüfus aldık biz ve 55 bin civarında da bir nüfus vardı görevim bittiğinde. Yani yüzde 100 civarında bir artış oluyor baktığımızda o dönemde. Bizi de en zorlayan merkez nüfustaki artış değil ama yazlık bölgelerin hizmet talepleri bizi çok yoruyordu. Bunun sebebi de İller Bankası’nda aldığımız belediye payları yazlık nüfusa karşılık gelmiyordu. Sadece sabit nüfus için katkı alıyorduk. Örneğin 25 bin nüfus için pay alırken sizden 300 bin nüfus hizmet bekleniyordu ve oralarda ciddi zorlanmalar yaşıyorduk. Nitekim 15 yıllık süre içerisinde bile yazlık bölgelerde hizmet eksikliğimiz elbette oldu. Ama şunu çok gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki merkez nüfusta tüm altyapısı itibarı ile yani suyuyla, kanalizasyonuyla, yağmur kanallarıyla bir metrekare bile yapılmadan kalmamış yollarıyla okullarıyla hizmeti eksiksiz olarak tamamladık o dönemde. Bizim 15 yıllık dönem içinde en önemli sıkıntılarımız; hatırlarsınız 1998 yılında vergi kanunları değişirken “nereden buldun yasası” çıkmıştı. O yasa ekonomide ciddi bir daralmaya sebep olmuştu. İnşaatlar bir anda durmuştu. İnşaatların durması demek belediyelerin gelirlerinin tamamen durması demekti. Orada çok ciddi bir sıkıntıya girmiştik. Bir anda bütün gelirlerimiz kesilmişti. Yine onun hemen ardından seçime girdik. Seçimden de yaklaşık dört ay sonra maalesef o çok acı 1999 depremini yaşadık. O depremle birlikte kriz çok büyüdü. Onun arkasından 2001 yılında Cumhuriyet tarihinde 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gelen en ağır ekonomik kriz belediyelerin iş yapmalarını çok zorlaştırdı. Ona rağmen biz temel altyapı çalışmalarında hiç ara vermeden eksiksiz hepsini tamamlamış olduk.

30 YILDA OLGUNLAŞTIK VE TECRÜBE KAZANDIK

Aradan geçen 30 yıl olgunlaştırdı tabi belediyecilik konusunda çok tecrübe kazandırdı. Kadro açısından bir ekip çalışması gerektirdiği konusunda çok önemli tecrübeler kazandırdı. Örneğin bu dönemde eğer bize bir görev verilirse herkes görecek ki tam anlamıyla bir ekip çalışması yapacağız. Ekip çalışmasının verim açısından çok faydalı olacağını görüyoruz. Hele ki artan nüfus içerisinde dar kadrolarla bu işleri çözebilmenin imkânı olmadığını ama tam anlamıyla görev dağılımı yapılmış ve yetkilendirilmiş kadrolarla bu sorunların çok daha rahat çözülebileceğini hep birlikte göreceğiz. Bunları da öğrenmiş olduk 30 yılda…

SÜLEYMAN DEMİREL’İ SAYGIYLA ANIYORUM…

CEM GÜNER:   Bazı dönemler vardır ve yaraların sarılması gerekir; o nedenle de tecrübeye ihtiyaç duyulur. Hiç kendinizi “Silivri siyasetinin Süleyman Demirel’i” olarak düşündünüz mü?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Yani o konuma hiç koymayalım kendimizi tabi ama bir de şu var; gerek ben gerekse siyasette yılları geçen her arkadaşımızın geçmiş tecrübelerinden yaşadığı bölgeye aktaracağı çok önemli deneyimleri vardır. Bizim de gerek siyaseten gerekse belediyecilik konusunda bizden sonraki genç arkadaşlarımıza söyleyecek sözlerimiz ve örnek olmak istediğimiz şeyler vardır. Süleyman Demirel tabi çok farklı bir şahsiyet. Her ne kadar aynı partiden olmasak da saygıyla anıyoruz kendisini…

SİLİVRİ’DE SANATÇILAR YETİŞMESİNİ İSTİYORUZ

CEM GÜNER:  Belediye başkanlığınızın birinci döneminde “kültürevi” adı altında belediye bünyesinde bir gençlik merkezi kurdunuz. Bu merkez kapsamında kültür ve sanat çalışmalarıyla birlikte oldukça kapsamlı bir halkoyunları ekibi de oluşturuldu. Bugün itibarıyla Silivri’deki gençlik hizmetlerini yeterli buluyor musunuz?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Şimdi o zaman başlattığımız kültürevi olayı sanıyorum bu civarda İstanbul ve Trakya bölgesi de dâhil olmak üzere hiçbir belediyede olmayan bir çalışmaydı. 6 yaşından itibaren çocuklarımızın ve gençlerimizin, yetişkinlerimizin ve yine ev hanımlarımızın da faaliyette bulunduğu her türlü kültürel sanatsal el becerilerinin de geliştirildiği bir merkez olarak oluşturulmuştu. Özellikle kültür ve sanatta önemli insanlar yetiştirildi o günkü imkânlarla. Bugün de belediye buna devam ediyor. Sanıyorum şu anda 3 binin üzerinde genç var. Burada tabi ki o çocukları toplayıp bu faaliyetlerde bulunmalarına imlan sağlamak çok önemli ama onların içerisindeki yetenekleri fark ederek harcanmalarının önüne geçilmek suretiyle başarılı insanlar yetiştirilmesinin sağlanması da gerekiyor. Benim son yıllarda buradan bir sanatçının yetiştiğine hiç şahit olmadım. Ben duymamış olabilirim belki de vardır.

EĞER YETENEKLİ GENÇLER HARCANIYORSA BUNDAN BELEDİYE BAŞKANI SORUMLUDUR. HALA KÜLTÜR MERKEZİ YAPILMAMIŞ OLMASI BÜYÜK BİR EKSİKLİKTİR.

CEM GÜNER:  Bugün bir ilçede yaşayan ve tiyatro yapan, beste yapan veya spor branşlarında çok yetenekli olan gençlerin büyük çoğunluğu harcanıp gidiyorsa bunda belediye başkanının kabahati var mıdır? (Bu soruyu isim bazından değil zihniyet bazında soruyorum)

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Evet kişiye indirgemeden belediye politikaları olarak değerlendirmemiş lazım. Tabi ki bu kadar aktif bir şeyler ortaya koymaya çalışan gençlerimiz var. Özellikle tiyatro dalında bakıyorum çok önemli çalışmalar yapılıyor Silivri’de. Yine diğer kültürel faaliyetlerde de yetenekli insanlarımız var. Onların daha ileri boyutta Türkiye’de ses getirecek anlamda yetiştirilmesi konusunda katkı vermek lazım. Yani diyebilirsiniz “sizin zamanınızda var mı” evet bizim zamanımızda yetişmiş ses sanatçısı da vardı, radyo programcısı da vardı.  Bugün işte başka kültür merkezlerinde başka belediyelerde başkan yardımcılığı ve müdürlük yapan arkadaşlarımız da var. Yeterli diyemeyeceğim ama bunların geliştirilmesi gerekir. En büyük eksiklik de o günden bu güne bir kültür merkezinin yapılmamış olmasıdır. Bunu çok büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Belki şunu diyebilirsiniz; çarşıda üç tane restore edilmiş gösteri salonu var; ama orası asla bir kültür merkezi değil. Kültür merkezi demek sadece bir salonu düzenlemek değildir. İçerisinde çok daha fazla aktivitelerin yapılacağı hale getirmek gerekiyor. İçerisine her şeyden önce ruh katmak gerekiyor.

SPORCU GENÇLERİMİZE DE DESTEK OLMAMIZ LAZIM

Tabi kültürde olduğu gibi sporda da gençlerin yetişmesi için kayda değer çalışmaların yapılması gerekir. Ben her zaman profesyonel futboldan ziyade amatör sporların tüm dallarının ilçede mutlaka desteklenmesi ve imkânların daha ziyade oraya harcanması gerekiyor diye düşünüyorum. Evet futbol belki de Türkiye’de en popüler sporlardan bir tanesi ama sadece futbolla yetinmemek gerekir. Belki yine diyeceksiniz ki voleybol da var, basketbol da var; ama onların daha da geliştirilmesi ve sporcu yetiştirilmesi gerekiyor. Örneğin yine ben oradan örnek vereceğim; şu anda 180 küsür bin nüfuslu bir Silivri var. Oysaki biz 25-30 bin nüfusta iken bir Müjdat Gürsu gibi birinci ligde futbol oynayan bir çocuk yetiştirdik biz.

CEM GÜNER:  Allah rahmet eylesin…

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. O’nu hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız. Henüz lisede okurken birinci lig takımlarına transfer olacak duruma gelmişti. Onu biz yetiştirdik. O günkü imkânlarla yetiştirdik. Eğer ki bugün de belediye yönetiminde olursak futbolun ve voleybolun dışında özellikle deniz sporlarına çok fazla önem vermeyi düşünüyoruz. Yüzme, yelken, sörf ve bunun dışında bireysel gösteriler mesela Silivri’de bazı kulüpler kuruldu; okçuluk kulübü gibi, karate, judo kulübü gibi işte bu kulüpler maalesef belediyeden yeterli desteği alamıyorlar. Hâlbuki elini taşın altına koymuş bu işte önderlik eden veliler var. Böyle insanları bulmuşken, belediye imkânlarıyla onları bir araya getirip biraz daha takviye ederek, onlara gerektiğinde parasal katkı da yaparak, daha iyi hocalar getirerek o çocukların sadece Türkiye çapında değil, dünya çapında yetişmesini sağlayabiliriz. Örneğin Silivri’de Klassis Golf’te yetişmiş dünya şampiyonumuz var bizim. Bunlar işte böyle olabilir. Oradan çıkar, diğer taraftan çıkar… İşte hem gençlerimize imkân vermiş olacağız, hem Silivri’nin adını duyuracağız, hem de onların bir yerlere gelmiş olmasını sağlayacağız.

HER BİR FERDİN SORUNU BELEDİYE BAŞKANININ SORUNUDUR ASLINDA

CEM GÜNER:  Size göre bir belediye başkanının olmazsa olmazları nelerdir?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Ben hep söylüyorum; belediye başkanlığı bir yaşam biçimi… Bir defa belediye başkanı halkın sorunlarını kendi sorunu kabul edecek. Kendi küçük çekirdek ailesini nasıl önemli görüyorsa yönetimindeki insanların sayısı kaç olursa olsun; 50 bin olur, 100 bin olur, 300 bin olur bir milyon olur… Hepsi bir ailedir onun için… Her bir ferdinin sorunu belediye başkanının sorunudur bana göre… Bu sorunları kendinize mal edebilmeniz için de onlarla birlikte yaşamanız gerekiyor. Onların sorunlarını birebir yaşayıp görmeniz gerekiyor. Ekonomik sıkıntılardan tutun da trafik sorununa kadar, otopark sorununa kadar, yeşil alan sorununa kadar, spor sorununa kadar, yani kendi çocuklarımızın torunlarımızın nasıl kültürel faaliyette bulunmasını istiyorsak en ücra mahallemizdeki bir çocuğun da aynı imkândan yararlanmasını sağlamamız gerekiyor. Bizim çocuklarımızın spor yapması gibi onların da spor yapmaya ihtiyacı olduğunu görmemiz gerekiyor. İşte bunları kendi ruhunda ve vicdanında yaşamasını bilen bir belediye başkanı çok başarılı olur diye düşünüyorum. Eğer ki o sorunları görmezden gelirseniz, halktan kopmaya başlarsanız işte o zaman da başarılı hizmet verebilmeniz  mümkün olmuyor.

SİLİVRİLİLİK BİLİNCİ İNSANLARI KÜLTÜRLE VE SPORLA KAYNAŞTIRMAKLA ELDE EDİLİR

CEM GÜNER:  Silivri siyasetinde her ne kadar sorulduğu zaman yok denilse de “yerli belediye başkan adayı” ve “Anadolulu belediye başkan adayı” şeklinde bir ayırım yapılıyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Ben bunu gerçekten laf olsun diye söylemiyorum; artık bu ayırımın tamamen ortadan kalkmış olması gerektiğine inanıyorum. Yerlilik yabancılık yok. Silivri’de 81 vilâyetten gelmiş vatandaş yaşıyor. Eğer yerlilik yabancılık hesabı yaparsak ve o yerli dediğimiz kesimleri Trakyalı olarak alırsak zaten nüfus olarak artık azınlıktayız. İkincisi; yerlilik ve yabancılık olarak baktığımızda benim ailem örneğin başka bir ülkeden göçmüş, ama Silivri’ye Kars’tan gelen insan bu ülkeden gelmiş. Hangisinin yerli hangisinin yabancı olduğuna baktığınızda bir başka ülkeden gelen insanı yerli, bu ülkede doğmuş ama başka şehirden gelmiş bir insanı yabancı görmek doğru değil. Burada bize düşen hemşerilik bilincini yaygınlaştırmak gerekiyor. Doğduğu şehri, geldiği şehri göz önüne almadan, burada yaşayan insanın, en doğusundandan en batısına kadar, en kuzeyinden en güneyine kadar nereden gelirse gelsin, ama Silivri’ye geldikten sonra da o insanın Silivrililik bilincini almasına katkı sunmamız gerekiyor. O da işte kültürel çalışmalarla olur, eğitimle olur, sporla kültürle hepimizi bir arada tutmakla ve kaynaştırmakla olur. Örneğin bizim toplu konut projelerimizdeki en önemli hedeflerimizden bir tanesi insanların sadece sosyal konut sahibi olması, ucuz konut sahibi olması değildi. Bu ilçede hemşeri mahallelerinin kurulmasını engellemekti. Hepimiz biliyoruz yani ismiyle söylenmeye başlamıştı; Samsunlular Mahallesi, Karslılar Mahallesi, Bayburtlular Mahallesi gibi… Bir şehir içinde yaşayan farklı yerlerden gelmiş insanların gettolar oluşturarak geldiği bölgenin kültürüyle sadece orada yaşaması diğer insanlarla kaynaşmasını engelliyordu. O zaman da ilçede barış ortamını sağlamanız pek mümkün olmuyordu. Bir Karslıyla bir Samsunluyu yabancı gibi yaşatıyorsunuz. Yani Silivri’de sadece yerli olarak bilinen insanlarla değil, birbirleriyle de yabacı oluyorlar. Hâlbuki toplu konutlarda o insanları birlikte yaşamaya başlattığımızda bir apartmanın içerisinde her vilâyetten insan olabiliyor. Birbirleriyle kardeşçe ilişkilerini sürdürebiliyor. Kaynaşması çok daha kolay oluyor. Ama bunu yaparken de onların geldiği yörelerin kendi kültürlerini yaşatmaları adına da o derneklerin sadece kültürel faaliyetlerini de sürdürmelerini desteklemek gerekiyor. Kendi kültürlerini unutmamalarını da sağlamak gerekiyor. O dernekleşmenin birbirleriyle ayrışmak değil, tam tersine kültürlerini yaşamalarına fırsat vermek gerekir diye düşünüyorum.

1999 DEPREMİNDEN ÖNCE HERKESİ UYARMIŞTIK

CEM GÜNER:  Silivri’de 15 yıl aralıksız belediye başkanlığı yaptınız ve halen bu konuda bir rekorun sahibisiniz. Görev süreniz içerisinde şu konularda kesinlikle doğru yapmışım diyebileceğiniz üç konu başlığı ve yine şu konularda yanlış yaptım diyebileceğiniz üç konu başlığı verebilir misiniz?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Yani tabi çok şey söylenebilir de mesela; benim en çok temel olarak doğru olduğuna inandığım olaylardan bir tanesi; şöyle bir geriye dönebildiğinizde mesela Silivri’de biz bir hazır beton kullanma mecburiyeti getirmiştik. Biz bunu uygulamayı 1994 yılında başlattık ve deprem de 1999 yılında oldu. Yine 1995 yılında biz Silivri’de “deprem geliyor hazırlıklı olun” diye 10 bin adet broşür dağıttık. Amacımız o bilinci yerleştirmek, o tedbirleri almak, olası depremde de en az hasarı yaşatmaktı insanlara. İşte toplu konutlar, az önce bahsettiğim hem o kültürel yapıyı oluşturmak, hem insanları bir arada yaşatmak; “iyi ki yapmışız” diyebileceğim hizmetlerin başında geliyor.

YERİ GELDİ İNSANLARIN HAYATINI KURTARMAK İÇİN YASALARI ÇİĞNEDİK

Çok şey söyleyebiliriz… Mesela hiçbir belediyede yoktur ki o dönem devletin ambulansı bile yoktu lütfen hatırlayın. Devlet Hastanesi’nde ambulans yoktu. Hatta özel hastaneler kuruldu onlarda bile ambulans yoktu. Onların yok olduğu dönemde biz yurt dışından sekiz adet ambulans getirdik ve 24 saat üç ambulansla hizmet verdik. Baktığınızda mevzuat açısından bizim görevimiz değildi. Çok da ciddi bir masraftı. Ambulans merkezi açtık burada. Binlerce insanın hayatının kurtulmasına sebep oldu ambulans merkezimiz. Şimdi kimse onun farkında değildir. Kimse onu konuşmuyor bile. Sanki hiç olmamış gibi. Mesela yine itfaiye konusu var. Örneğin o dönemdeki yasaya göre belediye aracını hizmet sahasının dışında kullanmak suçtu. Yani bir grayderi, bir kepçeyi, bir itfaiye aracını bir ambulansı Silivri Belediyesi’nin hizmet alanının dışında diyelim ki Fener Köyü’ne göndermeniz yasal olarak suç. (Fener ve civar köyler/mahalleler o dönem belediye hizmet alanının dışındaydı) Ama biz ne yapıyorduk; biz Silivri’nin tüm köylerinin hizmetini karşılıyorduk itfaiye olarak. Hiç ona bakmadan yani yarın suçlanır mıyız diye bakmadık. Fener’de, Seymen’de, Alipaşa’da, Küçükkılıçlı’da, Büyükkılıçlı’da Danamandıra’da Allah korusun bir yangın çıktığı zaman “benim görev saham değil” diyebilir miydiniz? Her şeyden önce bunun vicdani sorumluluğu var. Ne yapacak o insanlar? Çayırdere’de, Sayalar’da kepçeye graydere ihtiyaç oldu. Bana nasıl gönderemem diyebilirim? Gönderirsen suç ve görevden alınma sebebi. O kadar ağır bir karşılığı vardı. Mesela ben ücreti ödenmeden Çeltik Köyü’ne hiçbir iş makinası göndermedim. Çünkü kendi köyüm olduğu için muhaliflerim ihbarda bulunabilir ve onun altından kalkamazdım. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde kendi köyüne iş makinası gönderen birçok belediye başkan arkadaşımın da görevden alındığı biliyorum o dönemde. Ama işte Çayırdere’ye Danamandıra’ya gönderiyordum. Soran olursa da  “ne yapalım bu insanın ihtiyacı var” diyebiliyorsun. Ama kendi köyünde o savunmayı yapamayabilirsin. O nedenle mutlaka bedelini yatırıyorduk. Ama diğer köylere gönderiyorduk.

ÇOK SAYIDA OKUL YAPTIK

10 taneden fazla okul yaptık mesela biz Silivri’de… Endüstri Meslek Lisesi dâhil. Bizim görevimiz değildi ki bu… Bizim dönemimizde bir okulun camı kırıldığında o camın encümen kararı ile alınması bile suçtu. Başka türlü yollarla bulup okullara katkı sağlayabiliyorduk. Oysa bugün yasalar değişti. Belediye bütçesine okullara yardım faslı konuyor ve oradan harcamalar yapılabiliyor çok rahatlıkla. Bu çok güzel bir olay. İşte biz bütün bunlar varken Gazi İlköğretim Okulu’nun yerinin istimlâkıyla birlikte yapımına başladık. Yine Mimar Sinan İlköğretim Okulu’na başladık. 75. Yıl, Namık Kemal, bunun gibi Şerife Baldöktü Kız Meslek Lisesi, Nurullah Baldöktü İlköğretim Okulu gibi… Mesela Endüstri Meslek Lisesi’nin yapımı konusunda çok ciddi bir mücadelemiz oldu. Defalarca Ankara’ya gittik. Bir düşünün örneğin Turgut Reis İlkokulu’nun etrafı binalarla çevriliydi. Bunlar özel mülkiyetti ve okulun genişleyebilme şansı yoktu. Bizim ekonomik olarak en krizde olduğumuz dönemde oraları istimlak ettik, bedellerini ödedik ve okulun bahçesine kattık. Tapularını da Milli Eğitim’e devrettik. İşte oraya da Milli Eğitim çok güzel bir okul yaptı. Hâlbuki biz o istimlâkları yapmasaydık o okulun orada yapılma şansı yoktu. Bütün bu çalışmaları geleceği düşünerek yaptık.

İYİ Kİ KÜLTÜREVİ’Nİ KURMUŞUZ

Kültürevi çalışmaları… İyi ki yapmışız dediğimiz konularda bir tanesi. O günün gençlerine ve işte bu günün yetişkinlerine yapılan bir hizmetti bu. Yine kreş ve anaokulunu ilk defa biz yaptık. O dönem büyük bir ihtiyaçtı. Şimdi yıkıldı ve neden yıkıldığını da ben bilmiyorum. Toplu konutlar bölgesinde sağlık ocağı çok büyük bir ihtiyaçtı ve biz oraya sağlık ocağı yaptık. Bugün de çok büyük ihtiyaç. Mevcut belediye başkanımız orasını da yıktı. Onun da neden yıkıldığını bilmiyorum. Yani işte dere yatağı filan denecek sorsanız. Ama dere yatağının çevresinde orada onlarca bina var. Eğer yıkılacaksa hepsinin yıkılması gerekiyordu. Baldöktü İlköğretim Okulu’nun da Endüstri Meslek Lisesi’nin de yıkılması gerekiyordu o zaman eğer öyleyse. Bunların mazeret olmaması lazım…

SİLİVRİ’NİN YEŞİL ALAN PLANLAMALARINI BİZ YAPTIK

Bütün şu anda yeşil alan olan o sahildeki çay bahçelerinin olduğu yerler, plaj yerleri dahil, o yıkımların tamamını biz yaptık. Bizden önce hükümet binasının bahçesi dışında Silivri’de bir metrekare yeşil alan yoktu mesela. Yeşil alanları biz oluşturduk. Buna benzer sayabileceğim çok fazla hizmetler var bizim iyi ki yapmışız dediğimiz hizmetlerin başında…

CEM GÜNER:   Yanlış bulduklarınız da var mı?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Bana göre “şunu yanlış yaptığım” diye düşündüğüm gerçekten öyle bir değerlendirmem hiç olmadı. Belki vatandaş söyleyebilir “sen şu işi yanlış yaptın” diye. Ama kendi vicdanımca değerlendirdiğimde “bunu da yanlış yaptım” dediğim bir olayı ben hatırlamıyorum. Hata yapmışızdır. Elbette yapmışızdır, sonuçta biz de insanız ve hatalı işlerimiz olmuştur. Vatandaşlarımız bana derse ki “şunlar senin yanlışların” evet onları değerlendiririm. Ama şu anda aklımda örnek verebileceğim bir yanlış yok.

HAYAT BİR DEĞİŞİM ZATEN. EVET, BEN DE DEĞİŞTİM...

CEM GÜNER:  Sizi yakından tanıyanlar “Selami Değirmenci çok değişti” şeklinde yorumlama yapıyor. Selami Değirmenci gerçekten de değişti mi? Eğer değişti ise; Selami Değirmenci’nin değişmesi mi gerekiyordu da değişti?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Hayat bir değişim zaten…  Yani değişmemek mümkün değil. Çağ değişiyor. Yani, şöyle bir örnek vereyim; biz belediyeye geldiğimizde bilgisayar diye bir şey yoktu. O tarihleri düşünün. Elle tutulan kayıtlar vardı. Sonra bilgisayara geçti ve bugün de en ileri teknoloji kullanılıyor. O yıllarda belediye başkanlığına başlamış bir insanın bugün değişmemiş olması mümkün değil. Çağa ve teknolojik gelişmelere ayak uyduracak şekilde değişiyoruz. Ama yaşam olarak da baktığınızda o zaman daha farklı davranıyordunuz, o zaman daha kavgacıydınız, bugün daha olgunlaştınız, bu hayatın bir gereği yani… İnsan tabi çok tecrübeler ediniyor, hele hele belli bir görevde bulunduktan sonra ara verdiğinizde, eğer kendinizi değerlendirme imkânı bulursanız zaten esas gelişirsiniz. Ben seçimi kaybettikten sonra yani dördüncü defa aday olduğumda kaybettikten sonra 2-3 yıl tamamen kendimle ilgili değerlendirmeler yaptım. “Ben nerede hatalar yaptım, neydi benim hatalarım? Yani üç dönem beni seçen, iki dönemi de bunun partim genel seçimde barajın altındayken belediye başkanı seçen insanlar dördüncü dönem neden seçmedi” değerlendirmesini yapmak gerekiyordu. Bu değerlendirmeyi yaptım ve kendimce dersler çıkardım. Elbette ki bundan sonra belediye yönetiminde bir yer almaya çalışırsak ve belediye yönetimini alırsak o geçmiş tecrübelerin ışığında yapmış olduğumuz hatalardan da ders alarak çok daha iyisini yapacağız. Siyaseten aldığımız dersin böyle bir faydasını gördüğümüzü söyleyebilirim.

EĞER BİZE GÖREV VERİLİRSE TECRÜBELİ ARKADAŞLARIMIZI GENÇ KADROLARLA BİRLEŞTİREREK HİZMET EDECEĞİZ

Biliyorsunuz biz 2010 yılında CHP ilçe yönetimini aldık. Bir yıl yönetimde bulunduk. O dönem, Silivri Cumhuriyet Halk Partisi tarihinde en başarılı çalışmış yönetimlerden bir tanesiydik mesela… Çok aktiftik… Kadın kollarıyla, gençlik kollarıyla birlikte ilçe yönetimi olarak faaliyetsiz geçirdiğimiz ve basında geçmediğimiz tek bir gün yoktu. Biz aylık örgüt toplantılarımızda parti binasında sığmıyorduk ve toplantılarımızı bu nedenle düğün salonlarında yapıyorduk. İşte çalışmalar ve başarılar da o geçmişten alınan derslerin bir sonucu oluyordu. Ve edindiğimiz tecrübeler ışığında da gerekli uygulamaları yapıyorduk. Mesela belediyecilik açısından baktığımızda bizim çok bir ekip çalışması yaptığımızı söyleyemeyiz geçmiş 15 yıl içinde. Çünkü ekip kurma şansımız da yoktu. O gün için yeni kadrolar almak öyle yetişmiş eleman çalıştırabilme şansımız da yoktu. Sana belli bir kadro veriyorlardı ve onunla gitmek zorundaydın. Benim bir başkan yardımcım ortaokul mezunuydu, bir başkan yardımcım lise mezunuydu, bir üniversite mezunu olarak Özcan Bey vardı, Özcan Bey ve Ayhan Bey işçi kadrosunda dışarından görevlendirdiğim arkadaşlarımızdı. Resmi başkan yardımcım ortaokul mezunuydu. Ben bunu beğenmiyorum şunu alacağım deme şansınız yoktu o dönemde. Oysa bugün istediğimiz kadroları oluşturabilme imkânımız var. Eğer ki biz tekrar görev alma şansımız olursa içimizde Ertuğrul (Arslan) Bey gibi devlet görevlerinde bulunmuş ve her türlü tecrübeyi kazanmış insanlardan en genç kadrolara kadar arkadaşlarımız olacak. Yaşı ilerlemiş arkadaşların birikmiş tecrübeleriyle gençlerin enerjilerini birleştirerek Silivri’ye çok önemli katkılarda bulunacağımıza inanıyoruz.

YENİDEN BELEDİYE BAŞKANI SEÇİLİRSEM YAPACAĞIM İLK İŞ BELEDİYE İLE HALK ARASINDA YIKILAN GÖNÜL KÖPRÜLERİNİ YENİDEN OLUŞTURMAK OLACAK. HEMEN ARKASINDAN DA O YEŞİL ALANIN ALTINI OTOPARK HALİNE GETİRECEĞİZ.

CEM GÜNER:  Yeniden belediye başkanı seçilirseniz ilk yapacağınız iş ne olacak?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Silivri’nin çok temel problemleri var. Çok büyük sorunları var. Ama hep söylüyorum ve ısrarla da söyleyeceğim; Silivri sakinleri ile belediye yönetimi arasında gönül köprüleri kırıldı, yıkıldı, gönül bağları koptu. İlk önce gönül köprülerini yeniden oluşturacağız. Toplumun her kesimi ile yıkılmış köprüleri, kopmuş bağları yeniden oluşturmamız gerekiyor. Bir defa bütün vatandaşlar o belediyenin kapısından korkusuzca, çekincesizce içeriye girecek; belediye başkanıyla da belediye başkan yardımcılarıyla da, daire müdürleriyle de kendi evine girer gibi girip görüşecek. Sorunları çözülecek, çözülemezse de neden çözülemediği kendilerine anlatılacak. Gelirken belki üzgün gelebilir ama giderken işi çözülmese bile oradan mutlu bir şekilde ayrılacak. 15 yıl hiç kimseyi ters yüz etmedik orada görevde olduğumuz sürede. Bize ulaşamama diye bir olay yoktu. Şunu ısrarla söylüyorum çünkü bazı arkadaşlar soruyor; sen işte 25-30 bin nüfuslu bir belediyede görev yaptın, herkesle görüşmek kolaydı, oysaki bugün nüfus 180 bin herkesle görüşemeyebilirsin. Tabi ki yeri geldiğinde 5 bin nüfuslu bir yerde bile bir belediye başkanı herkesle tek tek yüz yüze görüşmez. Ama belediye başkanı herkesin sorununu çözmek zorundadır. Ne kadar elemana ihtiyaç varsa o kadar eleman görevlendirirsin, oraya işi düşen insanlar geldiğinde sorunları çözülüyorsa zaten oradaki başkanın adının Ali-Veli olmasının önemi yok ki o vatandaş sorununu çözdürmeye geliyor. O sorun çözülüyorsa orada belediye başkanlığı makamında oturan adamı görmek şart değil. Ziyaret eder, gider çayını içer o ayrı… Sorunu aşağıda serviste çözülür, ama eğer çözülemezse de başkana ulaşır. Yani “benim bugün işim var kimseyle görüşemem, benim bugün sinir sistemim bozuk kimseyi kabul edemem, benim vaktim yok” gibi mazeretler olamaz… Belediye 24 saat hizmet vermek zorundadır. Benim geçmiş dönemde çalıştığım arkadaşlara sorun lütfen; belediyede mesai saati kavramı yoktu benim için. Öyle saat 17:00 oldu ben gidiyorum, sabah da illa 08:00’de geleceğim diye bir şey yoktu. O günkü işimiz bitinceye kadar ne yapılması gerekiyorsa iş açısından onu yapıyorduk. Biz beraber çalıştığımız dönemde imar işlerini düzene koymak için, çünkü bizden önce de çok kopukluklar yaşanmıştı, gece 24:00, 01:00 ve hatta 02:00’ye kadar belediyede bütün meclis üyeleriyle ve daire müdürlükleriyle birlikte kalıp sistemi oturtuncaya kadar çalışma yapıyorduk. Yine bizim dönemimizde izin mefhumu diye bir şey de yoktu herhangi bir çalışanlarla ilgili Eğer işin varsa yaparsın, yoksa git kardeşim hiç önemli değil. O gün senin işin yoksa orada durmanın pek bir âlemi yok. Ama saat 17:00 oldu sen bugün git yarın gel falan yok böyle bir şey. O işi bitireceksin; saat 18:00’de de biter 19:00’da da biter vatandaşın işini eline teslim edersin odan sonra da gidersin. Yani o köprüleri kuracağız, ondan sonra da dönüp temel sorunlar nedir ona bakacağız.

SİLİVRİ’DE YAŞAMAK BUGÜN MAALESEF Kİ GÜZEL DEĞİL. AMA GÜZEL HALE GETİRECEĞİZ…

Bugün tabelalarda pankartlarda “Silivri’de yaşamak güzeldir” diye yazmışlar. Ne yazık ki öyle değil bunu kabul etmemiz gerekiyor. Maalesef Silivri’de yaşamak güzel değil. Şimdi ben Selimpaşa’dan Silivri’ye geldiğim süre içerisinde şehir içerisindeki kavşaktan anca o kadar sürede girebildim akşam saatinde. Silivri doğusuyla batısıyla kilitlenmiş durumda… Selimpaşa’daki kavşak trafiğin yoğun olduğu saatlerde ayrı bir âlem. Bunların mutlak suretle çok acil olarak çözülmesi gerekiyor. Yine Silivri merkezindeki ulaşım sorununun mutlaka halledilmesi gerekiyor. Yolların açılması gerekiyor. Bu yolların açılması için de çok acil olarak otoparkların yapılması gerekiyor. İlk geldiğimizde ne yapacağız? İlk geldiğimizde çok acil bir şekilde şu merkezdeki yeşil alanı kaldırıp otopark yapacağız. Burada yeraltı otoparkı yapıldıktan sonra evet projesi bu şekildeyse üzeri yine yeşil alan ve park yapılır. Böyle olması çok güzel. Ama onun altına iki katsa iki kat, üç katsa üç kat otopark yapılacak. “Onun altına otopark yapılamaz” sözü asla doğru değil, gerçeği yansıtmıyor. Sorumluluktan kaçmak için söylenmiş bir söz bu… İnsanların aklı ile alay ediliyor. Oraya otopark yapılır ve yapıldığını da göreceksiniz. Göreve gelelim; bir yıl içerisinde orada otopark bitmiş olacak ve kullanılmaya başlanacak.

BORA BALCIOĞLU İLE DE MÜMÜN KOÇOĞLU İLE DE ÇALIŞMAK İSTİYORUM

CEM GÜNER:  Eğer CHP’nin Silivri Belediye Başkan Adayı olarak ilan edilirseniz diğer aday adayları ile bir çalışmanın içerisinde olmayı düşünür müsünüz?

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Henüz kendilerinin tam olarak mutabakatlarını almadım ama ben diğer aday adayı arkadaşlarımızın hepsiyle görüşüyorum. Hiçbir sıkıntımız yok. Eğer biz aday ilan edilirsek, eğer bize görev verirlerse; gerek Bora Balcıoğlu’yla, gerek Mümün Koçoğlu’yla, gerek Özgün Deniz Gündüz Hanım’la mutlak suretle beraber çalışmak isterim kendileri kabul ederse. Onlar da uygun bulursa arkadaşlarımızın da enerjilerinden yararlanmak isteriz. Mutlaka kendilerinin Silivri’ye verecekleri bir şey olduğuna inandıkları için aday oldular. O tecrübelerden yararlanmak isteriz. Hep birlikte elimizi taşın altına koyarız ve Silivri’yi daha iyi bir noktaya taşırız.

BU KADAR PARA HANGİ YATIRIMA HARCANDI? BU KADAR BORÇ NASIL YAPILDI?

CEM GÜNER:  Bu röportajı yaparken yer değiştirsek ve siz gazeteci olsanız; Selami Değirmenci’nin karşısına geçtiğiniz zaman hangi soruyu sorardınız? O soruyu ve cevabını rica edebilir miyim?

(Selami Değirmenci’nin sorusu) Belediyenin çok borcu var deniyor. Belediyenin bu seneki bütçesi 238 milyon TL. Önümüzdeki yıl bütçesi de 269 milyon TL. 2018 yılı için gerçekleşecek bütçe de 210 milyon TL civarında. Oysa borçların 250 milyon TL’nin üzerinde olduğu söyleniyor. Siz göreve gelirseniz hangi kaynakla bu borçları ödeyeceksiniz? Nasıl kaynak yaratacaksınız?

(Selami Değirmenci’nin cevabı) Borcu bütçesini aşan belediye ben bilmiyorum. Yani belediyelerde borç her zaman olur. Hatta çok olağanüstü bir durumda bütçesini aşan borç da olabilir.  Ama öyle yatırımlar yapmış olursunuz ki buraya; örneğin “benim bütçem 200 milyon, ben buna rağmen 500 milyon borçlandım ama burada da 800 milyon’luk yatırım yaptım. Bakın orada duruyor yatırım” işte olursa bu şekilde yapılır. Bu yıllarca kullanılacaktır. Buraya yaptığınız bir yatırım belki 100 yıl kullanılacaktır. Bu borç da işte o yatırımın geri dönüşüyle 3 yılda 5 yılda ödenir. “Buna laf söyleme” dersin. Ama şimdi bir borç yaptığınızda “bu borç yapılırken hangi yatırımları yaptınız” diye sorduğumuzda bir şey göstermeniz gerekiyor. Yani 250-300 milyon TL borç yaptıysanız bunun karşılığında hangi temel yatırımı yaptınız? Su şebekesi mi yaptınız? Kanalizasyon şebekesi mi yaptınız? Altyapı mı yaptınız? Kültür merkezi mi yaptınız? Köprüler mi yaptınız? Dereyi mi ıslah ettiniz? “Bu parayı nereye harcadınız” diye sormak gerekiyor. Hadi onları sormuyoruz; peki biz geldik ve bu borcu nasıl ödeyeceğiz? Önce bir kere belediyenin bütün kaçaklarını kapatacağız. Belediyenin kaynaklarından kaçak olmayacak. Hiç kimsenin kişisel menfaatine belediye kaynakları ve kent rantları yönelmeyecek. Belediyenin tüm kentsel rantları kent halkının yararına kullanılacak. İmar uygulamalarıyla yeni yeni kent rantları yaratılacak, ama onların tamamı; önce borçların bitirilmesi sonra da kentin gelişimi amacıyla yeni yatırımların karşılanması için kullanılacak.

SİLİVRİ BELEDİYESİ’NDE İSRAF HAD SAFHADA

Bugün Silivri Belediyesi’nde israf had safhada. Herkesin altında makam aracı var. Başkan’da üç tane var, başkan yardımcılarında birkaç tane var. Bir başkan yardımcısı sabah evinden alınıp getiriliyor, akşam da götürüp tekrar geliyor araba. Ve her başkan yardımcısının altında belediyenin bir arabası var. Gece de o arabalar emirlerinde kalıyor. İşte bunların parasını belediye olarak, Silivri halkı olarak biz karşılıyoruz. Eğer gelirlerimiz çok iyiyse, borç içerisinde değilsek bazı gösterişli toplantılar yapabiliriz ama örneğin biz bu kadar borç içindeyken yıllık personel toplantılarını beş yıldızlı otellerde yapmamamız gerekiyor. Belediye binasındaki meclis salonu bunun için yeterli. Hiç masraf yapmaya gerek yok. Peki yapılmalı mı? Hani belediyeyi çok refaha kavuşturmuşsunuzdur, büyük gelirleriniz oluşmuştur, o zaman personeli de o şekilde ödüllendirirsiniz.

FESTİVALLERE HARCANAN PARAYA İKİ KÜLTÜR MERKEZİ YAPILABİLİRDİ

Bu festivalleri geçmiş 10 yılda yapmasaydık, Şu anda Silivri’de iki tane büyük kültür merkezi yapardık mesela… İşte bu tür kaçakları ortadan kaldırdığınızda zaten o kaynaklar sağlanacak, bunu göreceksiniz.

SİLİVRİ BELEDİYESİ’NDE ÇOK FAZLA PERSONEL VAR

Ben bugün Silivri Belediyesi’nin içerisinde çok fazla personel olduğuna inanıyorum. Şunu söyleyebilirsiniz; “devlet bana kadro verdi kardeşim ben bunları almak zorundayım.” Hayır almak zorunda değilsin. Bana bir iş için 10 kişilik kadro verebilir devlet. Ama ben beş kişiyle o işi yapabiliyorsam niçin 10 kişiye Silivri halkının bütçesinden gereksiz yere maaş ödemek zorunda kalayım? Belediye istihdam yeri değildir. Evet belediye kent halkının gençlerine iş bulmak zorundadır. Ama belediyede çalıştırmak zorunda değildir. Daha önce kariyer istihdam ofisi açtılar. Fabrikalarla güzel işbirlikleri yapıldı. Birçok insana da iş buldular. Ama son yıllarda artık adını duymuyorum öyle bir çalışmanın. İnsanların işe ihtiyacı var ve Silivri’de yeni iş imkânları yaratılmalı. Yatırımlar teşvik edilmeli, gençlerimize iş bulunmalı. Ama sırf gençlere iş vereceğiz diye ya da siyaseten belediyenin kaynaklarını oralara heba etmemek gerekiyor.

TASARRUF YAPILMASI GEREKİYOR

Bu tasarruflar yapıldığında göreceksiniz işler normalde dönecek 1-2 sene içerisinde. Öyle bir anda dönmez tabi, çünkü bir başka belediyede göremeyeceğiniz ölçüde kendi bütçenizi aşan oranda bir borç yapmışınız bugün. Ve nereye harcadığınızı da gösteremiyorsunuz. Şimdi birilerinin artık bunu düzeltmesi gerekiyor.

BİZİM DÖNEMİMİZDE GENÇ ARKADAŞLARA ÖYLE GÖREVLER VERECEĞİZ Kİ ONLARIN BİR SONRAKİ DÖNEMDE BELEDİYE BAŞKAN ADAYLIĞINDA YARIŞMALARINA ŞAHİT OLACAK SİLİVRİ…

Ben diyorum ki; biz altı aday adayıyız, ama Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde bunu en iyi biz yaparız. Onun için biz göreve talibiz, onun için biz ilerlemiş yaşımıza rağmen biz bu işi en iyi yapacağımızı söylüyoruz. Ama bir başka şey daha söylüyoruz bizim kadromuz gençlerden oluşacak. Şu anda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Silivri Belediyesi Meclisi’nde 19 meclis üyesi var. Belediye meclisinde toplam 31 meclis üyesi var. Biz bu 31 meclis üyesi arasında minimum 20-22 civarında üyeliği CHP olarak kazanacağımıza inanıyoruz. Artış yapacağız. Mevcudun üzerine çıkacağız. 19 meclis üyesinin üzerine kesinlikle çıkacağız çünkü biz Silivri halkına güveniyoruz. Bize destek vereceklerine inanıyoruz. Bu meclis üyelerimizin yarısı mutlaka kadın olacak. Ama sırf kadın koymuş olmak için değil. Hepsinin bir titri olacak, bir vasfı olacak, toplumsal bir karşılığı olacak mutlaka. Ve bunların yüzde 75’i de kadın olsun erkek olsun gençlerden oluşacak. Gençlerin enerjisini bizler gibi insanların da tecrübesiyle birleştirerek Silivri’ye çok önemli katkılar yapacağız. Bizim dönemimizde o arkadaşlara öyle görevler vereceğiz ki onların bir sonraki dönemde belediye başkan adaylığında yarışmalarına şahit olacak Silivri… Bir başka şeye daha şahit olacak Silivri; belediye yönetimi asla parti yönetimine müdahil olmayacak. Belediyede görevli insanların da siyasi görüşü olabilir, ilçeyle ilgili onların da düşünceleri olabilir, onlar da oy kullanabilir. Ama belediye başkanlık makamı orada baskı aracı olarak kullanılmayacak. Ve parti yönetimindeki insanların da bağımsız olarak görev yapmalarını sağlayarak kendilerini göstermelerine fırsat vereceğiz. Gençlere öyle destekler vereceğiz ki bir bölümü parti yönetiminde görev yapacak, bir bölümü belediye meclisinde görev yapacak. Belediye içerisindeki kadrolarda da gençlere yer açacağız. Onlara görevler vereceğiz. Ve bu şekilde çok büyük bir atak yapacağımıza da inanıyoruz. Yani bu durağan geçen ve kaybedildiğini düşündüğümüz 10 yılı önümüzdeki beş yılda çok büyük bir atak yaparak kapatacağımızı düşünüyoruz.

CEM GÜNER:  Teşekkür ediyoruz…

SELAMİ DEĞİRMENCİ:  Ben teşekkür ediyorum…

Editör: TE Bilişim