Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz ile geniş kapsamlı bir söyleşi yaptık. Silivri ve Türkiye gündemi hakkındaki sorularımızı cevaplayan Arkaz, supersilivri.com'a dikkat çekici açıklamalarda bulundu.

İşte söyleşimiz:

Cem GÜNER - Özel Haber

Sizi tanıyoruz aslında ancak özgeçmişinizi bir kere de ağzınızdan dinleyebilir miyiz?

Sivas’ta doğdum, ortaokulu ve liseyi Sivas’ta okudum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Sivas Kongresi’ni yaptığı binada okudum Ben. O zamanki adı Kongre Lisesi’ydi. Şu anda müze oldu. Sivas bildiğiniz gibi milli mücadele açısından çok önemli bir şehrimizdir. Sivas’ın bir değer önemi de Selçuklular’a başkentlik yapmasıdır. İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi mezunuyum. 1980 öncesi öğrencileri arasındayım. Biz beş göbeğe yakın işveren bir aileyiz. Babam ve dedelerim çiftçiydi. Dedeme ait olan Arkaz Çiftliği Sivas’ta halen devam ediyor. Bu anlayışla daha üniversite öğrencisiyken bu ülkenin kurtuluşunun yatırımlardan geçtiğini düşünüyordum. O zamanlar özel hastaneler yoktu ancak özel klinikler açılmaya başlamıştı. Daha öğrenciyken bir klinik açma düşüncesindeydim. Şişli ve Haznedar’da birer özel klinik açtım. Tıp fakültesinden mezun olduktan sonra Kırşehir’de mecburi hizmete gittim. Orada çok güzel günlerim geçti. Anadolu halkı bizi sardı sarmaladı. Ardından askere gittim, askerliğimi İstanbul’da hekim asteğmen olarak yaptım ve bu arada da Avcılar’da Anadolu Kliniği’ni açtım. Ve daha sonra ilk tayin yerim Silivri oldu. Yukarıda küçük bir sağlık ocağı vardı. Ama bu Silivri ile ilk irtibatım değil tabi ki. Çapa’da halk sağlığı stajımı yaparken Silivri’nin köylerine gelirdik. Örneğin ilk gittiğim köy 80’li yılların başında Fener Köyü’dür. Gebe takibi yapardık. Silivri’nin nüfusu 10 ila 15 bin arasındaydı. Silivri ile ilk tanışıklığım bu şekilde oldu. Tabi daha sonra Avcılar’da Anadolu Hastanesi’ni açtım. Özal zamanıydı ve siyasetle ilgileniyordum.

Özellikle de bu anlattıklarınızdan sonra iki unsur dikkatimi çekiyor. Birincisi müteşebbis tarafınız, ikincisi de ülke sorunlarına olan hassasiyetiniz.

Evet ben hayatımda hiç ülke sorunlarından ve dolayısıyla da siyasetten uzak durmadım. Bütün hayatım siyasetin içerisinde geçti. Sen de öylesin zaten biliyorsun. Özellikle Avcılar ve Silivri’yi çok yakından tanıyorum. Silivri nüfusunda her yıl yüzde 10 değişim oluyor. Giden ve gelen var. Özellikle de gelenler daha fazla. Giderek artıyor nüfus.

Demografisi de değişiyor Silivri’nin…

Tabi.. İnsan yapısı falan her şey değişiyor… Bu arada Avcılar’da Anadolu Hastanesi’ni işletiyorum ama Silivri’ye de gidip geliyorum. Bir yazlık ev almıştım yazları Silivri’de kalıyordum. Ben Silivri’den hiç kopmadım. Sonra dediler ki; Silivri’de bir özel hastane yaptılar ancak açamıyorlar. Mahir Amca’nın Mahir Çelebi’nin yeriydi. Hemen ilgilendim ve orasını Özel Silivri Milet Hastanesi adıyla Silivri’nin ilk özel hastanesi olarak faaliyete soktum. Çorlu’da, Çanakkale’de, Zonguldak’ta hastane açtım. Gaziosmanpaşa’da bir çalışmamız oldu. Hayatımda hiç boş durmadım. Tabi bütün bunları sırasında siyasete de devam ettim.

GÖREVDEN ALMALARDA KAMU VE HUKUK VİCDANI RAHAT

İsterseniz Türkiye’nin gündeminde olan bir konuyla başlayalım. Diyarbakır, Mardin ve Van büyükşehir belediye başkanları İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldı. Bir kesim bu görevden almaların siyasi amaçlarla yapıldığı düşünürken AK Parti kanadı da üç belediye başkanının da terör örgütüne destek verdikleri gerekçesiyle görevden uzaklaştırıldıklarını belirtiyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?

Bu konu bomba gibi gündeme düştü. Bakın çok önemli bir konunun altını çizmek istiyorum. Bu görevden almalarla ilgili olarak kamunun ve hukukun vicdanı rahattır. Kamunun vicdanı da olur, hukukun vicdanı da olur. Her ikisi de rahattır.

Bu belediye başkanları veya diğerleri; açılım ve çözüm süreci sorasında hükumet bunlara el uzattı. Be o zaman karşıydım buna. Sebep de teröristle masaya oturulmaz diye düşünüyorum. Bakın ben teröristi seri katile benzetirim. Seri katil sürekli cinayet işler. Seri katil de sürekli cinayet işler. Sen seri katile “gel masaya oturalım” diyemezsin. Bu hukuksal bir olay değildir. Teröriste dediniz ki “gel seninle masaya oturalım, sen şunları şunları yapma, ben de bunları bunları yapmayayım” işte o zaman mahkemeler falan kuruldu. Oslo’dur, Habur’dur bir sürü ciddi sıkıntı oldu. Bunlar doğru değildi. O zamanki sözümüz neyse ben aynen arkasındayım.

Yalnız, bunlar o süreçte belediyelerin kepçeleriyle hendekler açtılar. Açılan çukurlara bombalar koydular. Bingöl Diyarbakır yolunda hendek açtılar ve iki ay kapatamadılar. Belediye imkânlarıyla, kamu araç ve gerekçeliyle teröristlere yardımcı oldular. Lojistik destek verdiler. Belediyelerin maddi imkânlarını terör örgütünün lehine kullandılar. Kandil’de hazırlanan listelere belediyelerde maaş verildi. Bugün de aynısını yapmaya çalıştılar. Şehit yakınlarına baskı yapıldı, belediyelerde çalışan şehit yakınlarına mobbing uygulandı, teröristlerin yakınları belediyelere alındı. Sözde özerkliğin temelini atmaya çalıştılar. Hiçbir şey eskisi gibi değil. Devlet takip ediyor, istihbarat çalışıyor… Kim ne yapıyor biliniyor. Atılan her adımdan devletin haberi var. Devletin elinde her türlü delil var. Bu konuda başta İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu olmak üzere bütün yetkililere milletimizin adına teşekkür ediyorum. Kamunun ve hukukun vicdanı rahattır. Devlet görevini yapmıştır. Her gün Mehmetçik şehit oluyordu…

Burada siz sormadınız ama ben biraz da Cumhuriyet Halk Partisi’nden bahsetmek istiyorum. Biliyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi devleti kuran bir partidir. Atatürk’ün partisidir. Ancak ne yazık ki şu andaki parti üst yöneticileri devleti yıkmak isteyenlerle işbirliği yapıyor. Örneğin CHP TBMM Grup Başkanvekili Özgür Özel bu üç belediye başkanının görevden alınmasına “faşizm” dedi. Sezgin Tanrıkulu “hukuk çiğnenmiştir” dedi. Bunlara sormak lazım; yahu her gün Mehmetçiği şehit edildiği zaman faşizm olmuyor da devletimiz hukuk dairesi içerisinde müdahale edince mi faşizm oluyor?

TÜRKİYE BİR HUKUK DEVLETİDİR

Bu görevden almalarla birlikte; İstanbul ve Ankara Büyükşehir belediye başkanlarının da görevden alınarak yerlerine kayyum atanabilmesi için siyasi zemin oluşturulduğu iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Öyle bir şey asla yok. Türkiye bir hukuk devletidir ve böyle bir şeyin olması da asla mümkün değildir. Yalnız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı göreve geldiği günden beri tatilde. İstanbul’u yönetmek kolay değildir. İstanbul, dünyanın en büyük Türk – İslam kentidir. İstanbul bizim bir değerimiz. 16 milyon nüfus yazıyor kayıtlarda. Fakat şehre giriş ve çıkışlar dahil 20-25 milyonluk bir hareket var. Napolyon, “eğer dünya tek devlet olsaydı ben İstanbul’u başkent yapardım” diyor. İstanbul dünyanın merkezidir. Silivri – Sarıyer arası 85 km. Silivri - Tuzla arası 125 km. İstanbul’un coğrafi yapısı çok farklı. İstanbul bir Paris gibi Londra gibi Berlin gibi değil. İstanbul’da insanlar deniz kenarına hücum etmiş durumda. Bugün İstanbul’da 355 km. metro var. Sel felaketi oluyor Sayın Başkan “ben ailemle birlikteyim Bodrum’dayım” diyor. Mazbatayı aldıktan sonra kendisini ara ki bulasın… Gidiyor doğuda siyaset yapıyor. Senin işin artık siyaset değil. Sen hizmet edeceksin… Şova gerek yok, işini yapacaksın. Şehr- emin olacaksın…

VOLKAN YILMAZ ŞEHR-İ EMİN OLABİLMEYİ BAŞARMIŞTIR

Hazır konu belediyelerden açılmışken Silivri Belediyesi’ne geçelim. İstanbul’un ilk MHP’li belediye başkanı Silivri’de seçildi. Ve yaklaşık 5 aydır görev yapıyor. Volkan Yılmaz’ın görev süresi içerisinde Cumhur İttifakı ortağı AK Parti’den uzak durduğu, hatta MHP tabanından da uzaklaşarak sosyal demokrat politikalar yürüttüğü eleştirileri yapılıyor. Sizin değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz?

Volkan Bey’i ben 30 senedir tanırım. Değerli bir ülküdaşımdır. Milli değerleri olan bir insandır. Cumhuriyetçidir, Atatürkçüdür… Silivri’nin yetiştirdiği bir insandır. Nereden baksanız Silivri’nin yerlilerinin yarısına yakınının da akrabasıdır. Özgüvenli, samimi, cesur, çok dürüst, yalanı dolanı asla olmayan, kibiri, egosu ve kompleksi olmayan, samimi, birebir insanlarla çok iyi diyalog kuran bir insandır kendisi… Gerek MHP’nin gerekse AK Parti’nin tabanı şu an Volkan Bey’den son derece memnun. Volkan Bey sadece oy verenlerin değil herkesin belediye başkanı. Herkese ulaşıyor, herkesi kucaklıyor ve asla partizanlık yapmıyor. Zaten ideal bir belediye başkanının da aynen böyle olması lazım. Bir belediye başkanının şehr-i emin olabilmeyi başarabilmesi çok önemlidir. Volkan Yılmaz şehr-i emindir… Bakın aradan 5 ay geçti şu anda seçim olsun 10 puan daha fazla oy alır. Belki arada başka şeyler bekleyip de partizanlık yapmasını isteyenler varsa onlar beklediklerini bulamamıştır. Biz MHP’liler millet sevdalısıyız ve millete hizmet etmek isteriz. Allah bu nasibi Volkan Bey’e verdi. Ben devamlı halkı dinliyorum. CHP’lilerle konuşuyorum gayet huzurlu olduklarını söylüyorlar.

TERMİK SANTRALIN DEDİKODUSU BİLE YOK

Silivri’nin tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallanan bir kömürlü termik santral projesi var. Her ne kadar iptal edildiği söylendiyse de ben bu projenin Silivri için potansiyel bir tehlike olduğunu düşünüyorum. Siz bu konuda hem bir doktor hem de bir milletvekili olarak ne düşünüyorsunuz?

Ben ciddi bir çevreciyim. Şu anda Ankara’da böyle bir dedikodu bile yok. İki-üç yıl önce gündeme geldi. Daha sonra iptal edildiği söylendi. Kesinlikle hayır böyle bir şeyin söylentisi bile yok..

TÜRKİYE SAĞLIKTA AVRUPA’DAN İLERİ

Bir doktor ve sağlık işletmecisi olarak Türkiye’de son yıllarda uygulanan sağlık politikaları ve özellikle de şehir hastaneleri sistemi hakkındaki değerlendirmeleriniz nedir?

Sağlığı Türkiye’de en iyi takip edenlerden biriyim . Meclis genel kurulunda sağlıkla ilgili konuşmaların çoğunu ben yapıyorum. Türkiye gerçekten de çok büyük bir ülke. Bölgenin süper gücüyüz. Türkiye kapalı ambalajlı süt ihracatında Avrupa’da üçüncü ülke. Dünyada ise sekizinciyiz. Moskova’da 140 bin Türk iş adamı var. Rusya’daki yollar, kapalı alanlar, AVM’ler, havaalanları hepsini Türk işadamları yapıyor. Bugün Türki Cumhuriyetlerinin, Arap dünyasının ve Afrika’nın nezdinde en güvenilir ülke Türkiye…

Şimdi sağlığa gelelim. Avrupa’nın teşhis ve tedavide Avrupa’nın çok önündeyiz. Avrupa bizden geride. Bütün ameliyatlar Türkiye’de son sistemlerle robotik cerrahiyle yapılıyor. Sağlık turizminde dünyada ABD’den sonra ikinci sıradayız. Almanya’dan, Hollanda’dan, İngiltere’den, Asya’dan bize hasta geliyor. Saç ekiminde bütün dünya bizde kuyrukta. Sağlık turizmi cirosu 20 milyar dolaya yaklaştı.

Tıbbi sarf malzemelerinde yüzde 85 dışarıya bağımlıyız. Polonya, Hindistan ve Pakistan’ın gerisindeyiz. Bu arada sevindirici bir haber vereyim ASELSAN MR makinesi yapıyor. Yakında MR makinelerimiz yerli olacak. Ancak özellikle aşıda dışarıya bağımlılığımız çok fazla…

Şehir hastaneleri Türkiye’de 12 veya 13 adet var. En son Bursa’ya yapıldı. Ankara’da, Elazığ’da, Yozgat’ta var. Şehir hastaneleri çok büyük bir proje ve daha yeni uygulanmaya başladı. Henüz oturmadı. Bakın Rusya da şehir hastaneleri projesini uygulamaya başladı. Ben bir hastane işletmecisiyim. Bu işin uzmanıyım. Böyle bir projeden hemen verim almak çok zordur. Zamana ihtiyaç var. Türkiye’nin her tarafı tıp fakültesi. Doktorlarımız kendini çok iyi yetiştiriyor. Şehir hastanelerinin içerisinde verilen hizmet beş yıldızlı otel gibidir. Her hastanenin özel odası var. İçinde banyosu, tuvaleti var. Bakın artık özel hastanesi ve özel hastane farkı yok. Bakın biz paramızı devletten alıyoruz. SGK’lı hastalarımıza bakıyoruz, memurlarımıza bakıyoruz, emeklilerimize bakıyoruz… Şehir hastaneleri büyük bir projedir ve biraz bekleyelim görelim derim.

KÖYLÜ ŞEHİRE KAÇIYOR. ŞEHİRDE OTURMAK STATÜ MESELESİ KABUL EDİLİYOR

Türkiye’de son yıllarda uygulanan tarım politikaları hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye tarımda daha mı ileriyle gidiyor yoksa dibe mi vuruyor?

Türkiye’de Özal dönemi kalkınma hamlesiyle birlikte insanlar köylerden şehirlere göç etmeye başladı. Eskiden bizim gençliğimizde köy nüfusu yüzde 80 dolaylarındaydı şimdi ise yüzde 10’un altına inmiş durumda.

Ancak 2005 yılında çıkartılan büyükşehir yasasında örneğin Silivri’nin Fener, Gazitepe gibi köylerinde oturanlar fiilen köye oturuyor olmalarına rağmen kayıtlarla şehirde gözüküyor. Büyükşehir statüsünde olan bütün illerimizde bu böyle.

Anadolu’nun köyleri burası gibi değil. Boşaldı. Köylerde kışın hiç kimseyi bulamazsınız. Herkes şehir eğitmek istiyor. Kimi çocuğumu okutacağım diyor, kimi çocuğumu evlendireceğim diyor. Köyde oturana kız verilmediği söyleniyor. Bakın bu çok önemli. Şehirde oturmak çok sayıda insanın gözünde bir statü simgesi haline geldi. Diyor ki adam ben ısrarla şehirde oturacağım.

Millet şehre göçünce tarım dibe vurdu. Üretmedik tamamen tüketici olduk. Yumurtayı bakkaldan aldık. Ekmeği bakkaldan aldık. Şu anda çiftçilik biraz masraflı olmakla beraber mazot, gübre ve işçilik biraz pahalı. Çiftçilikteki sıkıntı bu…

Türkiye’nin tohum politikası hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bizim eski tohumlarımız vardı ve ben bir hekim olarak onları daha faydalı bulurum onlar son 30 40 yıl içinde hep yabancılaştı. Sadece tohum da değil bizim yerli koyunlarımız vardı, yerli ineklerimiz vardı. İşte hoştayn, simental vs bunlar bizim ineğimiz değil. Kimi Hollanda, kimi Almanya, kimi de ABD…

Bundan yıllar önce dönemin MHP’li sağlık bakanı Osman Durmuş “Türk ırkı inek” demişti de kendisine gülmüşlerdi…

Kendisini o zaman anlayamamışlardı… Tohumda daha çok üretim amaçlanmıştı. Örneğin bir buğday başağından 20 adet dane alınıyorsa bunda 40 tane denildi. Dolayısıyla verimi daha çok arttırabilmek için yabancı tohum tercih edilmişti. Ama biz şu anda kendi tohumumuzu kendimiz üretiyoruz. Kökü şuradan buradan gelmiş olabilir ancak artık kendi tohumumuzu kendimiz üretiyoruz. Sütümüzü kendimiz üretiyoruz. Üretim sadece köylerde olmuyor. Çok büyük çiftlikler kuruluyor Özellikle de Trakya ve Ege’de dev boyutlarda çok büyük çiftlikler var. Başta süt olmak üzere et ve sebze üretiliyor…

Siz bir hekim olarak meyve, sebze ve bakliyat ürünlerini rahatlıkla yiyebiliyor musunuz?

Keşke eski kurtlu ve daha doğal olan meyve sebzeleri bulabilsek.. Bugün Trakya’da sadece kuru tarım yapılıyor. Ancak Orta Ege ve kıyı Ege’de çok ciddi tarım var. O ürünlerin sağlıklı bir şekilde yenilebilmesinden yanayım.

Bakın şimdi saman ve buğday ithal ettiğimizi söylüyorlar ya işte o öyle değil. Yine söylediğim gibi yıllık 22 milyon ton ambalajlı süt imalatımız var. 20 bin inek kapasiteli mega çiftlikler var. Bazı muhalif medya Fox TV haberleri gibi iş yapıyor. Türkiye, Fox TV’de gösterildiği gibi değil. Bakın Türkiye bana göre tekstilde dünya birincisi. Resmi rakamlara göre Çin dünya birincisi ancak Çin’in malı kalitesiz. O nedenle Türkiye tekstilde gözbebeği. Ev tekstilinde dünyada bizden daha iyisi yok. Hazır giyimde Avrupa’nın çok önündeyiz.

EGE ADALARINI İSTERSEK GERİ ALIRIZ

Akdeniz’de neler oluyor, Ege’de neler oluyor? AK Parti Hükûmeti milli menfaatlerimizi koruyabilmede yeterli olabiliyor mu?

Doğu Akdeniz’in altı petrol ve doğalgaz dolu. Bizim orada Türkiye Cumhuriyeti olarak artı Kıbrıs Türkü’nin yani Kızey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin orada hakları var. Milli menfaatlerimiz, hak ve hukukumuz var. Orası tarih boyunca bizim. Kıbrıs’ın her metrekaresinde şehit kanı var. Dolayısıyla biz orayı bırakamayız. Akdeniz üç ayrı kıtaya komşu bir denizdir. Birincisi Asya, ikincisi Avrupa, üçüncüsü Afrika… Dolayısıyla sahipleneni çok. Ancak en çok bizim sahiplenmemiz lazım. Orada bizim haklarımız var. Şu anda üç gemimiz orada arama yapıyor. Sayın Kılıçdarooğlu “bizimkiler nerede, orada kimse yok” diyor. İnşallah öğrenmiştir şimdi. Fatih sondaj gemimiz, Yavuz ve Barbaros adlı sondaj gemilerimiz orada. Turgut Reis de yola çıktı gidiyor… Kararlıyız… Orada bizi hiç kimse geri döndüremez.

Biraz da Ege’yi konuşalım. Yunanistan’ın bazı Ege adalarına el koyduğu ve AK Parti Hükûmeti’nin de buna sessiz kaldığı seslendiriliyor uzun zamandır.

Adalar bizim… Kardak Kayalıklar’ındaki çıkartmayı zannediyorum hatırlıyorsunuz. Bir karış toprağımızı kimseye veremeyiz. Dünyanın en güçlü üç ordusundan biriyiz. Yunanistan’ın yaptığı şey bir devletin yapacağı iş değildir. Şımarıklık yapıyorlar. Yunanistan biliyordunuz Avrupa’nın şımarık çocuğudur. Gün gelir gider el koyarız. Şu anda bir geçiş dönemindeyiz.

FIRAT’IN DOĞUSUNA GİRMEMİZ GEREKİYOR

Güneydoğu sorunu nereye doğru gidiyor?

Türkiye’de Güneydoğu ve Kürt sorunu asla yoktur. Güneyimizde PKK vardır, YPG vardır ve YPG’nin siyasi kanadı da PYD vardır. Bunlar ABD’nin maaş verdiği maaş karşılığı çalıştırdığı taşeron örgütlerdir. Orada ABD büyük bir hata yaptı. Kendi askerleriyle Irak’a girdi ve hem büyük insan zayiatı verdi hem de ekonomik zayiat verdi. Şimdi bundan ağzı yandı; dikkat edin Suriye’de taşeron kullanıyor. Bugün PYD ABD’nin maaşlı askerleridir. PKK da maaşlı askerleridir. ABD, Irak’a ve Suriye’nin kuzeyine kendi askerlerini getirdiğinde bir askerin yıllık maliyeti 118 bin dolardı. PKK’lılara ve YPG’lilere ise ayda 400 dolardan yıllık 4800 dolar veriliyor. Çok daha ucuza malediliyor. Afedersiniz “ölen de onlardan öldüren de onlardan” diyor. ABD’nin bir politikası vardır; biz bir yere gidip direk savaşmayız, kaos yaratırız derler. Yani önce orayı karıştırır ve birbirlerine düşürürüz, sonra orada kaostan besleniriz ve üstüne bir de silah satarız diyor. ABD, onlara 6 bin tır dolusu silah verdi.

Bakın Fırat Kalkanı ve Münbiç’te bizi çok oyaladılar. Şimdi Fırat’ın doğusu gündemde. Fırat’ın doğusu aslında Afrin ve bu bölgeler gibi değil. 5-6 kat daha büyük bir yüzölçüme sahip düz bir ovadır. Ben kur kuruya siyaset yapmak isteniyorum. Bunların hepsini takip ediyorum. Halkın duyarlılığına dikkat etmemiz lazım. Afrin ve diğer bölgeler dağlıktı. Fırat’ın doğusu daha düz. Biz bu operasyonu ABD ile beraber yapmak istiyoruz. Rusya’ya da haberdar ettik. Bunlar eğer bizimle gelirse yaparız. Ama bakalım edelim vs diyerek zamana oynarlarsa biz tek başımıza yapmakta kararlıyız. Türkiye eğer bu operasyonu yapmazsa prestij kaybeder.

Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde sadece ABD yok. Suriye, Rusya, İran, Sudiler ve Avrupa da destekliyor. Biz Çanakkale’de 11 devletle çarpıştık. Şimdi de en az 11 devlet karşımızda. Türkiye artık daha güçlü. Türkiye artık savaş silahlarını kendisi yapıyor. Türkiye bölgenin süper gücü ve bunu herkes görecek…

GIDADA DIŞA BAĞIMLI DEĞİLİZ

Şimdi de işadamı kimliğiniz üzerinden bir soru yöneltmek istiyorum. Türkiye’nin bir ekonomik uçuruma doğru yuvarlandığı şeklindeki çığlıklar hakkında ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’nin bir ekonomik uçuruma falan yuvarlandığı yok. Türkiye artık üreten bir ülke. Türkiye’nin 80 milyon nüfusu var. Gıdamızı kendimiz üretiyoruz. 80 milyon nüfus artı göçmenler var.

Gıdada dışa bağımlı değil miyiz?

Ne alakası var. Hayır… Biz kendi kendimize yeteriz… Hazır giyimde ne dedik; Avrupa’nın önündeyiz dedik. Ama ithal de ediliyor isteyen gider ithal ürün alır kullanır. Gıda maddeleri de ihraç ediliyor. Mesela bisküvide şunda bunda ithal ürün olabiliyor. Yalnız onlarda da çok iddialıyız. İhraç ediyoruz. Buğday sadece ekmek olmuyor. Hayvancılık bitti diyenler yanlış söylüyor. Türkiye 22 milyon ton süt ihraç ediyor. Bunun 5 yıl içerisinde iki katına varacağı konuşuluyor. Teşvikler var. Devlet daha neler yapsın…

Gelelim ekonomi sorunuza. Türkiye’nin 250 milyar dolara yakuın ithalatı var. Şu anda 180 milyar dolar ihracatı var. Ancak demin anlattığım gibi başta sağlık turizmi olmak üzere normal turizmden de bu açığı kapatıyoruz. Türkiye gideri fazla olan bir ülke. Cumhurbaşkanı’nın bir demeci var; yüzde 100 tasarruf diyor Türkiye masrafı çok olan bir ülke. Birinci masrafımız petrol, ikinci sırada doğalgaz, üçüncü giderimiz savunma… Türkiye 40 yıldır PKK, daha önce ASALA ile uğraşıyoruz. Uçaklar kalktı bilmem ne kadar sorti yaptı diyoruz. Bunlar hep masraf… Savaşıyoruz… Bu bir çıban…

Tekstil, otomotiv, maden, giyim… Bunlar hep ihracat… Enerjide de kendimiz ciddi bir üretim içerisindeyiz. Dizilerimizi ihraç ediyoruz. Dizi ihracında dünyada ikinciyiz… Türk milleti müteşebbistir. Türk milleti cesur ve özgüvenlidir.

KAZ DAĞLARI MESELESİ ABARTILIYOR

Kaz Dağları’ndaki altın araması ve çevrecilerin protestoları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konu çok abartıldı. Türkiye’de he ryıl 2 bin 200 orman yangını çıkıyor. Her yıl 8 bin hektar ormanımız yanıyor. TC Anayasası’nın 169. Maddesine göre yanan ormanların yerine tekrar ağaç dikiliyor. Ve bunların hepsi de sabotaj biliyorsunuz. Aklınıza ne gelirse. Tabi terör örgütleri de var…

Şimdi bakın bu 2 bin 20 yangın ve 80 bin hektar yangın için hiç yürüyüş yapan var mı? Kirazlı Köyü’nde bir çukur kazılmış. Terör örgütleri böyle konuları fırsat kabul ederek hemen kaos çıkartalım, Türkiye’yi uluslararası kamuoyunda küçük düşürelim, çevre düşmanı, insan hakları düşmanı diye gösterelim diye fırsat kolluyor. Bunlar hazır vaziyette her yerde var. Taksim’de var, Kızılay’da var, Kaz Dağları’nda var… Bakın ABD, terör örgütüne terörist başına ayda 400 dolar veriyor dedik az önce. Bunlara kim bilir ne kadar veriyor…

HÜKÛMET DOĞRU İŞLER YAPIYOR

Bir MHP milletvekili olarak AK Parti Hükûmetini başarılı buluyor musunuz?

Cumhur İttifakı olarak yorumlamak istiyorum. Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi var. Biz bunun devamından yanayız. Bu sistemin 3 büyük faydası var. Birincisi daha çabuk kararlar alınıyor. İkincisi fazla bürokrasi yok. Üçüncüsü çok başlılık ortadan kaldırıldı. Cumhurbaşkanı var, altında bakanlar var, ve daha hızlı karar alınıyor. Çok başlılık yok. Eskisi gibi cumhurbaşkanı onaylayacak mı, onaylamayacak mı? Bunlar ortadan kalktı. Bu arada sistemi yanlış anlayanlar var. Rejimde bir değişiklik yok. Rejim devam ediyor. Rejim değişikliği var diyenler ya bu işi bilmiyor, ya da kastı var.

Havadaki kuşumuz, akarsuyumuz, yeşilimiz insanımız her şeyimiz bizim canımız… Özellikle 15 Temmuz 2016’dan bu yana hükûmet çok doğru kararlar alıyor. Doğru işler yapıyor. Biz de doğru olan her şeyin yanındayız. Milletimizin menfaatlerine olan her şeyin yanındayız ve destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

Çok iyi hazırlanmışsınız, büyük keyif aldım. Ben teşekkür ediyor ve başarılarınızın devamını diliyorum…

Cem GÜNER - Özel Haber

Editör: TE Bilişim