Sevgili Silivrililer,

Masal bu ya; Özcan Işıklar bir gün balık tutmaya niyetlenmiş.

Uzun zamandır tutmayı planladığı bir balık varmış.

Günler öncesinde hazırlığını yaparak balığın seveceği yemleri ve oltasını hazırlamış.

Kayıkla Silivri sahilinden denize açılmış...

Tam tutmak istediği balığın bulunduğu bölgeye demirledikten sonra özel olarak hazırladığı yemi alıp büyük bir keyifle iğnenin ucuna takmış ve oltayı denize atarak balığın gelmesini beklemeye başlamış.

Aradan yarım saat kadar geçtikten sonra yemin kokusunu alan balık yavaş yavaş oltaya doğru yaklaşmaya başlamış.

Ancak bu balık diğerlerinden biraz farklıymış...

Oldukça zeki olan bu balığın kafası bu tür işlere gayet iyi çalışıyormuş.

Ancak Özcan Işıklar bu balığı da diğerleri gibi aptal zannettiği için hiç istifini bozmadan yeme yaklaşmasını beklemeye başlamış.

Bir yandan da “ben çok akıllıyım çok zekiyim ama balık aptal, hemen şimdi yemi yutmaya çalışacak ve iğne boğazına saplanacak” diye düşünerek keyifenmiş.

Balık yavaş yavaş yeme iyice yaklaşmış...

Özcan Işıklar, balığın yemi kapmaya çalışırken iğneyi yutmasını beklediği anda ani bir hareketle suyun üzerine fırlayan balık; Işıklar’ın elini ısırarak parmağını kopartıvermiş.

Işıklar eli kanlar içerisinde feryat figan hemen karaya doğru hareket etmiş.

Hastanede elinin pansumanını yaptırdıktan sonra eşe dosta olayı anlatmaya başlamış.

Balığı yakalayabilmek için oltanın ucuna taktığı yemi anlatan Işıklar; ben o balığa yiyecek veriyordum, ben ona iyilik yapıyordum, ama o nankör çıktı, kendisine uzatılan eli ısırdı.

O bir nankördür...

Ben ona iyilik yapıyorduuuuuuuum....

Yiyecek veriyorduuuummm...

O balık, kendisine uzatılan eli ısıran bir nankördüüüüüüüür...

Nankördüüüüüüüürrr...

Nankööörrr...


Evet Sevgili Okuyucularım,

Hayatta hiçbir şey tek tarafın anlattığı gibi değildir.

Siz siz olun, politikacıların, hele ki Özcan Işıklar’ın anlattığı her şeye inanmayın...