Sevgili Silivrililer,

Özcan Işıklar birkaç gündür “ben Fethullahçı değilim” diye avaz avaz bağırıyor ve her zaman olduğu gibi gazetecileri suçluyor ve adeta panik içerisinde hakaretler yağdırıyor.

Gelin ben size şu meselenin içyüzünü anlatayım.

Evet, düz mantıkla bakarsak; sosyalist bir düşünce sistemine sahip olan Işıklar, kafa yapısı olarak Fethullahçı değildir...

Ancak bu, onun cemaat ile hiçbir ilişki içerisinde olmadığını göstermez.

Işıklar, belediye başkanı olduktan sonra bir takım menfaatleri gereği cemaat ile oldukça yoğun ilişkiler kurdu.

Şimdi bu konuyu gerçeğe yakın bir şekilde analiz edebilmemiz için iki ayrı soruyu aydınlatmamız gerekiyor.

Birincisi; bu “bir takım menfaatler” nedir?

İkincisi de; Işıklar, cemaat ile ne kadar yoğun ilişkiler kurdu?

Aşağıdaki satırlarda bu soruların cevabını arıyoruz...
 

Şimdi ilk olarak bu “bir takım menfaatleri” analiz edelim.

Özcan Işıklar, 29 Mart 2009 tarihinde belediye başkanı seçildi.

Cemaat, o tarihte gerek yargı gerekse bürokraside çok hâkim bir konumdaydı.

Işıklar, cemaatin bürokrasi ve adliye içerisindeki gücünden yararlanmak istedi.

Kurnazların kurnazı olan Işıklar, muhalefet partisinin belediye başkanı olmasına rağmen; sanki AK Partili bir başkan gibi bürokrasi tarafından korunabilmenin hesaplarını yaptı.

Hakkında herhangi bir soruşturma açılması durumunda; cemaatten olma ihtimali çok yüksek olan İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin ve yine cemaatten olma ihtimali çok yüksek olan savcı ve hakimlerin eline düşeceğini hesaplayarak; işte bu nedenle malum cemaate yakın durmaya karar verdi.

Yani onlar gibi düşündüğü için değil; siyasi menfaatleri gereğince cemaate yakın durdu.

Böylece kendisini soruşturmalardan ve adli takibe uğrama ihtimalinden koruyacağını düşündü.
 

Gelelim ikinci soruya.

Işıklar, cemaat ile hangi yoğunlukta ilişki kurdu?

İşin bu tarafı gerçekten çok önemli.

Çünkü, birçoğunuz “ne var canım bunda adam mecburiyetten yakın gibi durmuştur” diye düşünebilir.

Şimdi gelin bunları madde madde sayarak analiz edelim.

Özcan Işıklar’ın adı hangi konular sebebiyle cemaatle birlikte anıldı?
 
1- Belediye başkanı seçildikten birkaç ay sonra, Fethullah Gülen Cemaati’nin Silivri’deki temsilcileriyle birlikte Türki cumhuriyetlerdeki cemaat okullarını ziyaret etmeye başladı.

Bu gezilere giderken yanına bazı CHP’li belediye meclis üyelerini de aldı.

Şimdi “davet edilmiştir gitmiştir ne var bunda“ diyebilirsiniz.

Ancak bir değil, iki değil; Işıklar, cemaat mensuplarıyla birlikte bu gezilere defalarca kere gitti...

2- Bazı akşamlar Silivri Fatih Koleji binasında yapılan cemaat toplantılarına katıldı.
 
3- Silivri Belediyesi merkez binasının hafta sonları Fatih Üniversitesi tarafından kullanılmasına önayak oldu.
 
4- Tesadüfe bakın ki yüksek lisans eğitimi için Fatih Üniversitesi’ni tercih etti.

5- Kızını, geçtiğimiz yıllarda üniversiteye hazırlık için Fatih Dershanesi'ne gönderdi.
 
6- Cemaatin Silivri’deki en bilinen isimleriyle olan yakınlığı dikkat çekmeye başladı.

Bu isimlerden genç işadamı İ.K.’nın İstanbul’daki kuyumcu dükkanının açılına giderek açılış kurdelesini kesti.

Giderken gizli sahibi olduğu iddia edilen Hürhaber Gazetesi’nin kağıt üzerindeki sahibi Sevginar (Uygun) Sali’yi de beraberinde götürerek tanıştırdı ve İ.K.‘nın Hürhaber’e yoğun bir şekilde reklam vermesini sağladı.

7- Silivri Belediyesi’nin faaliyetleri Cihan Haber Ajansı tarafından servis edilmeye başlandı. Yine benzer haberler, cemaate yakınlığıyla bilinen Zaman ve Bugün gazeteleri ile Samanyolu TV’de yayınlanmaya başladı.

8- Silivri Belediyesi'nin bazı mal ve hizmet alımlarını cemaate yakın olan şirketler üzerinden yapılmasını sağladığı iddia edildi.

9- Silivri’de 2010 ila 2015 yılları arasında görev yapan Cumhuriyet Savcısı C.D.’nin eşine belediyenin “imar servisinde” iş ve görev verdi. Aynı savcı, geçtiğimiz günlerde cemaatle ilişki içerisinde olduğu iddiasıyla HSYK tarafından açığa alındı.
 
10- Yörünge Gazetesi’nin internet sitesinde, 28 Mart 2014 tarihinde, yani yerel seçimlerden iki gün önce bir ses kaydı yayımlandı. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ile Gülen Cemaati’nin Silivri’deki bilinen isimleriyle yapıldığı iddia edilen görüşmede Işıklar, “..Böyle bir görev olursa hiç kimseye hesap vermeden..” şeklinde konuyu yüklem kelimesi ile bitirmeden direk konudan konuya geçen karışık bir cümle kullandı. Konuşmanın ilerleyen bölümlerinde cemaat oylarına ihtiyacının olduğunu söyledi.
 

Sevgili Silivrililer,

Şimdi size soruyorum; bütün bunlar tesadüf mü?

Kimse kusura bakmasın ama biz Işıklar’ın gizli sahibi olduğu Hürhaber Gazetesi değiliz.

Bizim, Işıklar’ın menfaatlerini korumak gibi bir görevimiz yok.

İki tane çiçek dikilip, bir dönüm tarlaya lavanta ekildi diye “Işıklar tarım mucizesini gerçekleştirdi” şeklide başlıklar atma gibi bir mecburiyetimiz yok bizim.
 

Evet...

İşte  bütün bu ilişkilerin yerel basın tarafından tek tek ortaya serilmesi Özcan Işıklar’ı müthiş derecede rahatsız etti.

Cemaatle en ufak ilişkisi bile ortaya çıkan kamu görevlilerinin anında görevden alındığı, hatta tutuklandığı bir ortamda; Işıklar’ın ilişkilerini ortaya çıkartmış olmamız bizi hedef haline getirdi.

Işıklar, gerek 22 Temmuz 2016 Cuma günü Küpe FM’de katıldığı canlı yayında, gerekse facebok profili üzerinden bizi ima ederek küfür kıyamet açıklamalar yapmaya ve hakaretler yağdırmaya başladı.

Laf cambazlığı yaparak yavuz hırsız ev sahibi bastırır stratejisini uygulamaya çalıştı...
 

Şimdi Işıklar’ın bu konuda yürüttüğü laf cambazlığı stratejisini de somut bir örnek vererek açıklayalım.

Işıklar, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazarı  Ahmet Hakan Coşkun’un geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir yazısını elinden düşürmüyor.

Coşkun, 22 Temmuz 2016 Cuma günü yayımlanan “şu iki şerefsiz tipine aman dikkat” başlıklı yazısında şöyle diyor:

Bir: Ortamdan faydalanarak önüne geleni “Fethullahçı” diye ihbar eden psikopat şerefsizlere dikkat.

İki: Ortaya çıkan atmosferden yararlanarak rakibini “Fethullahçı” iftirasıyla ekarte etmeye çalışan çıkarcı şerefsizlere dikkat.

Ahmet Hakan Coşkun’un bu yazısında dikkat çekmeye çalıştığı nokta şu;

Coşkun, burada  Fethullahçılar ile yolu hiç kesişmemiş, hiç alâkası bile olmayan insanların; bazı rakipleri tarafından “aman ha Fethullahçıdır” yaftalaması ile iftiraya uğramasından bahsediyor.

Kurnazların kurnazı olan Işıklar; denize düşen yılana sarılır misali, hemen üzerine kendisi ile ilgili yorumlar ekleyerek bu yazıyı sosyal medyada paylaşmaya başladı.

Işıklar burada da laf cambazlığı yaparak bu yazıyı referans göstermek suretiyle kafa karıştırmaya çalışıyor.
 

Farkında mısınız bilmiyorum ancak Işıklar gereğinden fazla panikliyor...

Niye bu şiddet niye bu celal?..

Bağırıyor, çağırıyor, kelime oyunları ve laf cambazlıkları yapıyor; küfür kâfir hakaretler ediyor.

Duruyor duruyor; sosyal medyadan “ihbar edenler akçaktırrrrrr” diye bağırınıyor.

Duruyor duruyor “ihbar edenler şerefsizdiiiiiiirrr” diye tepiniyor.

Allah’ım bu nasıl bir paniktir...

Allah’ım bu nasıl bir telaştır...

Allah’ım bu nasıl bir korkudur...



Bir kere daha, altını çize çize, üzerine basa basa söylüyorum;

Biz Özcan Işıklar için “Fethulahçı” demiyoruz.

Ben şahsen kendisinin kafa yapısı olarak "Fethullahçı" olmadığını, sosyalist olduğunu da çok iyi biliyorum.

Sadece, gazetecilik görevimi yapıyorum ve siyasi menfaatleri gereği Fethullah Gülen Cemaati ile kurmuş olduğu diyalogları madde madde ve ayrıntılı bir şekilde gözler önüne seriyorum...

Ancak aşırı derecede panikleyen ve telaşlanan Işıklar; gerek bana, gerekse bu konuyu yazı konusu yapan diğer arkadaşlarıma hakaretler yağdırıyor.

Bir takım kelime oyunlarına ve laf cambazlıklarına kalkışıyor.


Buradan Silivri Cumhuriyet Başsavcısı Lütfi Dursun’a sesleniyorum;

Sayın Başsavcı,

Özcan Işıklar zan altındadır...

Lütfen kendisi hakkında soruşturma açın.

İddiaları detaylı bir şekilde inceleyin...

Eğer ki cemaat ile olan ilişkisi “suç unsuru taşıyacak” bir boyuttaysa; yasal gereğini  yapın.

Eğer ki Özcan Işıklar’ın bu konuda bir suçu yok ise o da böylece ortaya çıksın.

Hem kendisi rahatlasın, hem de biz rahatlayalım...